N.EMRAH KILINCDEMIR ESOGU
  Mayıs 2008 Deki Arşiv Haberler
 


‘Tüpraş’a da teminatsız 200 milyon dolar verdik’

ANKARA Milliyet

Halk Bankası Genel Müdürü Aydın, Meclis KİT Komisyonu’nda, Çalık grubuna verdikleri atv-Sabah kredisinin son derece kârlı olduğunu, Koç grubuna da Tüpraş için teminatsız kredi verdiklerini söyledi

Halk Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın

TBMM KİT Komisyonu’nda Halk Bankası’nın 2006 hesapları görüşülürken Sabah-atv grubunun Çalık Holding’e satılmasında kullandırılan krediler tartışma yarattı. Muhalefet “Minareyi artık kılıfsız götürüyorlar” diyerek eleştirirken, Halk Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, Çalık Holding’e kredi verilmesi için baskı yapılmadığını, yönetim kurulu üyelerinin istifa ettirilmesinin söz konusu olmadığını savundu. Aydın, Koç grubuna da teminatsız 200 milyon dolar kredi verildiğini açıkladı.
CHP’li Nesrin Baytok’un, Halkbank’ın Başbakan’ın oğlunun yöneticilik yaptığı şirkete kredi vermesini eleştirerek, “Bu kredi hangi koşullarda verildi? Türkiye’de bu kadar büyük miktarda kredi alan başka Türk şirketi var mı?” diye sorduğu komisyon görüşmelerinde Aydın sorulara yanıt verdi. Halkbank’ın tüm özelleştirmelere katılıp kredi verdiğini dile getiren Aydın, Çalık Holding lehine değil, aleyhine farklılıklar olduğunu öne sürdü.
Sektörde kredi vade ortalamasının 10 yıl olduğunu, Çalık Holding’e de bu vade sınırı içinde kredi kullandırıldığını dile getiren Aydın, uygulanan faizin de banka için son derece kârlı bir oran olduğunu söyledi. Aydın, kredide yüksek komisyon uygulandığını, projenin kendisini teminat olarak gördüklerini kaydetti. 

Çalık’a 375 artı 10
Aydın, “Bir, projenin kendisi teminat. İki, bütün hisse senetlerini rehin aldık. Bütün nakit akışı iki bankadan geçiyor. 1.5 milyon dolar şimdi bizde hesabı var. Ayrıca maddi teminat aldık, gayrimenkul ipoteği aldık. Artı, bu finansmanın yüzde 40’lık bölümü özkaynakla karşılanmıştır” dedi.
Aydın, Halk Bankası’nın büyük gruplara 750 milyon ila 900 milyon YTL’ye kadar kredi verdiğini dile getirdi. Aydın, Çalık Holding’e verilen kredilerle ilgili olarak, “Söz konusu firmaya verdiğimiz kredi 375 artı 10’dur. 10 bu grubun kullandığı başka bir kredidir. Toplam 385’dir. Yani yaklaşık 450 milyon YTL. Bakın, 950 milyon YTL kullanan, kredi alan gruplar var” dedi. Aydın, grubun 649 milyon YTL ödenmiş sermayesi bulunduğunu anımsatarak, “Türk medya sektöründe, ödenmiş sermayesi bu kadar yüksek ikinci bir grup yoktur” diye konuştu. Gruba verilen kredinin son derece kârlı olduğunu savunan Aydın, “asıl bugüne kadar niçin verilmediğinin sorgulanması gerektiğini” kaydetti.
Bünyesinde meyda ve bankalar olan gruplara da kredi verdiklerini dile getiren Aydın, “Bir haber kanalı sahibinin 350 milyon dolarlık limiti var bizde. Türkiye’nin bütün büyük firmalarıyla çalışıyoruz. Bu grup için özel bir şey yapılmamıştır” dedi.

 

‘Likiditede yüzüyoruz’
Geçmişte kamu bankalarının likiditesi olmadığı için kredi veremediklerini kaydeden Aydın şöyle konuştu:
“Bizim paramız var veriyoruz. Bugün likidite bolluğu içinde yüzüyoruz. Sadece Hazine kâğıtlarından bize dönecek para hiç mevduat toplamasak bile 3.5 milyar YTL’dir. Ben bunu bir yere plase etmek durumundayım. Dolayısıyla biz verebilirdik. Yurtdışından bir kuruş sendikasyon kullanmadık. Bizim bu dönemde yurtdışına ödeyeceğimiz kredi falan da yok. Rahat bir bankayız.”
Aydın, Çalık Holding’in 3B artı olan kredi notunun, kredi verildikten sonra nakit çıkışı nedeniyle A eksi’ye düşürüldüğünü belirtti. Aydın, Koç grubuna, teminat olmadan kredi kullandırtmadıkları iddiaları için de, “Ben artık söylemek durumundayım. Tüpraş’a 200 milyon dolar verdik. Koç’tan başkaca hiç teminat almadık. Ne Migros, ne Arçelik’te aldık” dedi.



Türkiye’yi Avrupa üssü yapacak

LEVENT KÖPRÜLÜ

Hindistan’ın en büyük ve en eski otomotiv üreticilerinden olan Mahindra, bir yandan Türk pazarına resmen giriş yaparken diğer yandan da yıllık tedarik zinciri toplantısını İstanbul’da gerçekleştirerek Türkiye’de üretim imkanlarını araştırmaya başladı.

Pawan Goenka

Dünyanın en büyük üçüncü traktör üreticisi ve Hindistan’ın lider ticari araç üreticisi olan Mahindra’nın Otomotiv Grubu Başkanı Dr. Pawan Goenka, “İlçe Grubu’yla birlikte Türkiye’de araçlarımızı satmaya başladık. Çok farklı ve büyüyen bir pazar olduğunu biliyoruz. Bununla birlikte yaklaşık 40 tedarikçimizle birlikte yıllık toplantımızı İstanbul’da yapıyoruz. Şayet incelemelerimiz olumlu sonuçlanırsa, Türkiye’de üretim yaparak Avrupa’da büyümek istiyoruz” dedi. Hindistan Başkonsolosu ve Hint basın mensuplarının da katıldığı bir toplantıyla Türkiye’de resmen faaliyete başladıklarını belirten Goenka, Türkiye’nin çok ilginç bir pazar olduğunu belirterek, “Ürettiğiniz araçların yarısını ihraç ediyorsunuz, kullandığınızın ise yarısını ithal ediyorsunuz. Başka hiçbir ülkede bu durum yok” diye konuştu.
Dr. Goenka, Türkiye’de tüketicilerin pazara yeni giren yabancı markaları dışlamadığını ve hemen benimseyip satın alabildiklerini kaydederek, “Bu bizim için büyük bir avantaj.  Biz markamızın ismini sağlamlaştırmak istiyoruz” dedi.

Başka heyetler de geldi
Mahindra’nın otomotiv üretiminde şu anda 5’i Hindistan’da olmak üzere 7 fabrikası olduğunu belirten Goenka “Fabrikalardan biri Mısır, diğeri Brezilya’da. Traktör hariç toplam 250 bin adedin üzerinde bir üretimimiz var. Bu açıdan Türkiye bizim için çok önemli. Türkiye’de üretim yapmak istiyoruz, ama henüz kesin bir karar alınmadı” dedi.
Türkiye’nin Avrupa’ya açılmada önemli bir kapı olacağını, bunda Gümrük Birliği avantajının da önem taşıdığını belirten Dr. Goenka, İspanya, İtalya ve Fransa’da sattığımız Mahindra marka araçların AB normlarını bilen Türkiye’de üretilmesini istediklerini kaydetti. Goenka, üretim olması halinde şu an Türkiye’de satışa sunduğumuz GOA 4x4 ve Pik Up kamyonet modellerini üretebileceklerini söyledi.




Ekonomi politikalarında popülizm işaretleri var

EKONOMİ SERVİSİ

TÜSİAD Başkanı, hükümetin popülist uygulamalarına dikkat çekti, Bakan Çağlayan, “Teşekkür için yapmadık ama bekliyoruz” dedi

Türk Sanayicileri ve İşadamları derneği (TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, “Reform sürecinde geriye gidiş, ekonomi politikalarında ise popülist uygulamalar dönemine geri dönüş işaretleri görmekteyiz” dedi.
TÜSİAD ve Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) tarafından düzenlenen Sanayi Politikası: Sektörler, Gelişmeler ve Eğilimler Seminerinin açılışında konuşan TÜSİAD Başkanı, kayıtdışı ekonominin mahsurlarının rekabetçilik endişelerini aşarak toplumda daha derin kayıplara yol açmaya başladığını söyledi. Arzuhan Doğan Yalçındağ şöyle dedi:
“Makroekonomik istikrarın devamı ve reform sürecinin mikro reformlara genişleyerek devam etmesi, tüm ülke ekonomisi için olduğu kadar sanayimiz için de hayati öneme sahip bir konu. Oysa maalesef, bugün itibariyle reform sürecinde geriye gidiş, ekonomi politikalarında ise, popülist uygulamalar dönemine geri dönüş işaretleri görmekteyiz.
Kaynakların daraldığı bir ortamda suni popülist önlemlere başvurulması, Türkiye’de her zaman karşı karşıya kaldığımız ve her seferinde kaybettiğimiz olaylardır. Bu uygulamalar normal ekonomik şartlarda genel refah düzeyinin artışına katkıda bulunabilecek önlemler olarak düşünülebilir. Ancak, dünyada ekonomik krizin yaygınlaştığı ve derinleştiği, Türkiye’de ise, makroekonomik dengelerin bozulma eğilimine girdiği bir ortamda karşımıza çıkan bu kararlar, kabul edilebilir nitelikte değildir.”

 

Popülizmin yedi örneği
“Türkiye’nin iktisadi tarihinin de gösterdiği gibi, bu tarz popülist uygulamalar, hep  kaşıkla verilenin daha sonra kepçeyle alınmasıyla sonuçlanmıştır. Dileyelim ki bu kez, tarih tekerrür etmesin” diyen TÜSİAD Başkanı popülist uygulamalarla ilgili 7 örnek sıraladı:
-  Belediyelere bütçeden aktarılacak pay 4 milyar YTL artırılıyor.
-  Özelleştirme gelirleri borç azaltmak yerine kamu yatırımlarında kullanılacak
-  İşsizlik sigortası fonu, amacı dışında kamu yatırımları için kullanılıyor.
-  SSK ve Bağ-Kur prim borçlarına af geliyor.
-  Banka borçları ve tarımsal krediler için sicil affı geliyor.
-  Kamu İhale Kanunu değiştiriliyor.
-  Faiz dışı fazla oranı düşürülüyor.

En önemli dengesizlik cari açık
“Türkiye’nin karşı karşıya olduğu ekonomik dengesizliklerin başında cari işlemler açığı geliyor. Yaklaşık 40 milyar dolar civarında seyreden cari açığın belirleyicisi dış ticaret açığı. İhracatımızı yeteri kadar artıramamamız, üretime devam edebilmek için yurtdışından ara malı ve yatırım malı ithal etmek zorunda olmamız, dış ticaret açığının sürekli olarak bozulmasına neden oluyor. Bu açığı uzun vadede kapatmanın yegâne yolu ise, sanayi yapısının dönüşümünden geçiyor” diyen TÜSİAD Başkanı,   “Zaten sanayimizin geçmiş performansı ve gelecek tasarımı, bize izlenecek stratejinin bazı  temel ilkelerini veriyor” dedi ve ilkeleri şöyle sıraladı:

Tek sektör anlamsız
- Öncelikle tek bir sektöre ya da sadece seçilmiş birkaç sektöre odaklanmak yaklaşımı Türkiye örneğinde anlamsızdır. Ülkenin büyüklüğü, ülkede üretilebilen her ürünün ve iktisadi olarak kârlılık gösteren, varlığını sürdürebilen her sanayinin geliştirilmesi ve ihracata dönük ölçeğinin büyütülmesi istihdam ve refah açısından önem taşımaktadır. 

Engeller kalkmalı
- Sanayi yapısının çeşitlenmesinin gerekliliği,  her sektörün önündeki engellerin kaldırılmasını zorunlu kılmaktadır. Bir sektörün önündeki engelin kaldırılması, çoğu kez, diğer sektörlerin de önünün açılması anlamına gelir. 

Soru farklı olmalı
- Ülke öncelikleri ile sektörlerin öncelikleri uyumlulaştırılmalıdır.  Sektörlerimizin gelişiminin önünde bu kadar kısıt olan ülkemizde, cevap aranması gereken soru hangi sektörlerin destekleneceği değil, her bir sektörün gelişimini kısıtlayan faktörün ne olduğudur.

Öncelikler belirlenmeli
- Strateji için önceliklerin belirlenmesi önemlidir. Stratejiye daha çok sayıda sektör üzerinde en geniş etkiye yol açacak olan önlemlerden başlanmalıdır.

İstikrar sürmeli
-  Makroekonomik istikrarın devamı, reform sürecinin yapısal reformlardan mikro reformlara doğru genişletilmesi ve derinleştirilmesi, tüm  sektörler üzerinde en büyük etki yaratacak önlemlerdir.


Bakan Çağlayan: Ne olur popülist olarak görmeyin
TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın popülizm eleştirilerine yanıt veren Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan, “SSK, Bağ-Kur alacaklarının yapılandırılması samimi söylüyorum ne olur popülist olarak görmeyin. Popülist düşünce olmamıştır. Gündemimizde seçim yok. Teşekkür edin diye yapmadık ama teşekkür bekliyoruz” dedi.
Tuzla  kazaları ilgili olarak daha önce yaptığı değelendirmelerde, olayın altında, Türk gemi inşa sanayiindeki başarının rakipler tarafından kıskanılması olabileceğini ifade eden Çağlayan, TÜSİAD Başkanı’nın  görüşlerini değerlendirirken de ‘27 yıl uğraştığını, emniyet kemeri ve baret taktırmak için çalıştığını’ anlattı.
Çağlayan, “Hiçbir işveren bile bile işçisi ölsün istemez.  İşverenin görevi işçisini iş güvenliği ile çalıştırmak. Burada asıl sendikalara görev düşüyor. Sendikalar eğitimlerini temel öncelik haline getirmek mecburiyetinde. Türk gemi inşa sanayii çok önemli siparişler aldı. Bunların iptal edilmemesi gerekir” diye konuştu.

Sorumluluk, kamuoyu önünde dile getirilmeli
Tuzla tersanelerindeki ölüm olaylarına değinen TÜSİAD Başkanı, “Kayıtdışılık toplumda daha derin kayıplara yol açmaya başladı. Kayıtdışı ekonomi Tuzla tersanelerinde birbiri ardına gelen ölümlerin de temel nedeni. Bugünün Türkiye’sinde bu tür olaylarla karşılaşıyor olmamamız kabul edilebilir  değildir” dedi ve bu konudaki dernek önerilerini aktardı.
1. İş güvenliği koşullarının uluslararası standartlara ulaştırılmasındaki kararlılığın ve yaşanan ölümlerden kaynaklanan üzüntü ve sorumluluğun hissedildiği kamuoyu önünde dile getirilmeli.
2. Komisyon oluşturularak konuyu ayrıntılı olarak ele alacak bir rapor hazırlanmalı. Yine bu konuda kullanılmak üzere, dernek bir fon oluşturmalı. 3.Üye şirketlerden ve alt yüklenicilerden iş güvenliğine riayet edeceklerine ilişkin imzalı bir beyanat alınmalı ve kurallara uyulup uyulmadığı denetlenmeli.


Azeri şirketi Socar Tekfen’e ortak oluyor

EKONOMİ SERVİSİ

Tekfen İnşaat’ın bir bölümünün Socar’a satılması gündemde. Tekfen’in şartı, Socar’ın yatırımlarının Tekfen İnşaat kanalıyla gerçekleştirmesi

Tekfen Holding yönetim kurulu, iştiraki Tekfen İnşaat’ın hisselerinin bir bölümünün Azerbaycan devletine ait petrol şirketi Socar’a satışı konusunda görüşmelere başlamaya karar verdi. Şirketin İMKB’ye yaptığı açıklamaya göre, muhtemel hisse satışı, Socar’ın Azerbaycan, Türkiye veya diğer ülkelerde planlanan yatırımlarının Tekfen İnşaat kanalıyla gerçekleştirilmesi şartına bağlı olacak.
Açıklamanın ardından Tekfen Holding’in İMKB’de işlem gören hisseleri değer kazandı. Hisseler günü yüzde 3.95 primle kapattı.

Rafineri inşa hedefi

Tekfen, Socar’ın ortakları arasında yer aldığı Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol boru hattının inşaatını yapmıştı. Tekfen Holding Kasım 2007’de, Ceyhan’da kurulacak bir rafineride yüzde 10 pay almayı planladığını açıklamıştı.
Azeri petrol şirketi Socar ile Turcas, Ceyhan’da birlikte bir rafineri kurmak için EPDK’dan izin almışlardı. Tekfen Holding CEO’su Erhan Öner, Ekim 2007’de Ceyhan’da kurulacak bir petrol  rafinerisinin inşaatında müteahhit olarak yer almak koşuluyla yatırımcı ortak olmayı planladıklarını söylemişti. Öner şöyle konuşmuştu: “Ceyhan’da rafineri yatırımı olacaksa bunun için başvuranlardan birisi de bizim Azerbaycan’daki ortağımız Socar. Onlarla zaten Azfen adlı ortak şirketimiz var. Bu rafineriyi yaparsak azınlık hisse sahibi de olabiliriz.”

Hem kaynak hem iş

Tekfen grubu inşaatta hisse devri ile kaynak yaratmış olacak. Grup tarım ve gayrimenkulde de büyüme kararında olduğu için buraya daha fazla kaynak aktarma imkanı olacak.
Ayrıca Socar’a hisse devri, grubun inşaat şirketine de iş yaratma şartına bağlı oluyor. Ortaklık inşaat şirketine de yeni bir büyüme kapısı açıyor. Çünkü Socar önemli bir petrol şirketi. Aramalarında platformlar kullanıyor ve Tekfen bu tip platformların kurulmasında uzman şirketlerden biri.
Sonuç olarak Tekfen bu satıştan hem kaynak hem de iş yaratıyor.

Socar-Turcas, Petkim’i devralma hazırlığında

Azerbaycan’ın milli petrol şirketi olan Socar, 150 yıllık bir geçmişe sahip. Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru hattının yüzde 25 ortağı olan Socar, ayrıca Turcas ve Injaz’la birlikte Petkim’in yüzde 51’ini devralmaya hazırlanıyor.
Petkim’in yüzde 51’inin blok satışı için açılan ihalede 2 milyar dolarlık teklif veren Socar-Turcas-Injaz Ortak Girişim Grubu’na devrin bu hafta yapılması öngörülüyor. Kaynaklar, sözleşmenin büyük olasılıkla 29 Mayıs’ta imzalanacağını ve bedelin büyük bir bölümünün peşin ödeneceğini tahmin ediyor.

 



Tat global lige oynuyor

EKONOMİ SERVİSİ

Tat Konserve, Harranova Salça Fabrikası’nı 5 yılda 1 milyon ton domates işleme kapasitesine ulaştıracak. Genel Müdür Toker, “Fabrika bittiğinde bugünkü ölçeklere göre dünyanın 5’inci büyüğü olacak” dedi

Koç grubu şirketlerinden Tat Konserve, Şanlıurfa’daki Harranova Salça Fabrikası’nın 5 yıl sonra 1 milyon ton domates işleme kapasitesine ulaşmasını hedefliyor.
Tat Konserve Genel Müdürü Güçlü Toker, “Dünyada 1 milyon tonun üzerinde domates işleyen dört büyük salça fabrikası var ve hepsi Kaliforniya’da. Bunlardan 3’ü Tat’ın yüzde 10 ortağı olan ABD’li The Morning Star’a ait. Bizim fabrikanın tüm aşamaları tamamlandığında bugünkü ölçeklere göre dünyanın 5’inci büyüğü olabilecek” dedi.
Tat Konserve’nin Balıkesir’deki fabrikayı sökerek başlattığı, yeni ekipmanlarla geliştirdiği fabrika, temmuz sezonunda 150 bin ton domates işleyecek.
Fabrikanın işleyeceği ürünler Harranova Tarım ve Hayvancılık şirketi tarafından 12-13 bin dönüm alanda yetiştirilecek sanayi tipi domatesten sağlanacak. 

Çiftliği de büyütüyor

Harranova Salça Fabrikası, 5 yıl sonra 1 milyon ton domates işleme kapasitesine ulaştığında Türkiye’deki mevcut fabrikalardan 30’una bedel olacağı belirtildi. Fabrikanın kapasitesi 1 milyon tona çıktığında, Harranova Tarım’ın domates üretimi de 100 bin dönüm alanda 1 milyon tona ulaşacak.
Tat Konserve ve Harranova Tarım, domates üretimi ve salça fabrikasının yanı sıra 12 bin büyükbaş kesim hayvanı çiftliğini de büyütmeyi planlıyor. Güçlü Toker Harranova Çiftliği’ndeki hayvan varlığını 25 bine yükseltmek için yatırımlarını sürdürdüklerini belirterek şöyle dedi:
“Maret’in kesimhanesini Şanlıufa’ya taşıdık. Maret’e gönderdiğimiz etleri paketlemeye de başlayacağız. Şanlıurfa’daki domates, salça ve hayvancılığa yatırımımız toplam 120-125 milyon doları bulacak. Harranova Çiftliği’ne harcanan para 40 milyon doları buldu.”
Harranova Salça Fabrikası, domates salçasını en küçüğü 200 kiloluk olmak üzere büyük paketlerle bir bölümü Bursa ve İzmir’deki kendi fabrikaları olmak üzere paketleme tesislerine pazarlayacak. Harranova Salça, ihracatı da yine en küçüğü 200 kiloluk paketlerle gerçekleştirmeyi planlıyor.
Toker, üretilecek salçanın The Morning Star tarafından dünyanın neresine gönderilirse gönderilsin üzerinde Şanlıurfa adının yazılacağını belirtti.




Türk firmaları marka topluyor

Eylem Türk

Şu ana kadar 17 dünya markası Türk şirketleri tarafından satın alındı. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türk firmalarının bu yolla küresel piyasalarda adını duyurmaya başladığını söyledi

Rifat Hisarcıklıoğlu

Türk şirketleri, yurtdışında şirket satın alarak dünyada adından söz ettirmeye başladı. İsviçre’nin Godiva’sı, İran’ın Razi’si, Rusya’nın Trader Media East’i, Almanya’nın Villeroy’u ve Grundig’i Türk şirketleri tarafından satın alınan markalardan sadece birkaçı. Şu ana kadar 17 dünya markası Türk şirketleri tarafından satın alındı. Türk firmalarının bu yolla küresel piyasalarda adını duyurduğunu söyleyen Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “Geçen zaman içinde, Türk girişimcisinin girmediği ülke kalmadı” dedi.
Türklerin neredeyse dünyanın tüm ülkelerine ihracat yapmayı başardığını belirten Hisarcıklıoğlu, “İhracatımızın yüzde 65’ini dünyanın en rekabetçi bölgeleri olan, Avrupa ve Amerika’ya yaparken, müteahhitlerimiz Kuzey Afrika, Orta Doğu, Körfez, Orta Asya ve Doğu Avrupa’da 110 milyar dolarlık proje tamamladı” diye konuştu.

‘İtici güç oldu’
Türkiye’nin artık küresel ekonomik sistemle bütünleştiğini ve 2007 yılı itibariyle 660 milyar dolar büyüklüğünde bir ekonomi haline geldiğini anlatan Hisarcıklıoğlu, şunları söyledi: “Türkiye, bugün dünya’nın en büyük 17. ve Avrupa’nın en büyük 7. ekonomisi. Bu sürecin en önemli itici gücü, Türk özel sektörü oldu. Türk girişimcisi, geçen zaman içinde dünya iktisadi sisteminin önemli oyuncusu haline geldi. 1980’lerde başladığımız ihracat seferberliği sırasında önemli iktisadi ve siyasi başkentleri ziyaret ediyor, ihracat maksatlı iş bağlantıları kuruyorduk. İşte o ziyaretler sırasında uluslararası basının ‘Genç Türkler ellerinde çantalarıyla dünyayı fethe çıktılar’ yorumları hala gözlerimizin önünde.”

‘En büyük 225 firma arasında’
23 Türk müteahhitlik firmasının dünyanın en büyük 225 firması arasına girmeyi başardığına dikkat çeken Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti: “2007 yılında, yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinde 34 ülkede 19 milyar dolar tutarında, 350 proje üstlenildi. Yine 2007 yılında İslâm dünyasındaki en büyük 100 şirketin 24’ü Türk şirketleri arasından çıktı. Ülkemize 23 milyon turist geliyor. Tüm bu veriler gösteriyor ki, Türkiye, kalifiye insan gücü, yatırıma müsait coğrafyası, güçlü altyapısı ve lider müteşebbisleriyle 21. yüzyılın hızla yükselen ülkelerinden biri.”


‘Şirketlerin zihinsel kodları değişiyor’
Türk şirketlerinin artık zihinsel kodlarının değiştiğini belirten Hisarcıklıoğlu, “Sadece iç pazarlara değil dış pazarlara odaklanarak üretim yapıyor. Türkiye şu anda 200’ün üzerinde ülkeye ihracat yapıyor” dedi.
Türkiye’nin Avrupa’nın en büyük otobüs üreticisi, çimento ihracatçısı, buzdolabı üreticisi ve pamuk ihracatçısı olduğunu söyleyen Hisarcıklıoğlu, “Seramik üretiminde dünya üçüncüsü, çelik üretiminde Avrupa üçüncüsü, hazır giyimde Avrupa ikincisi, renkli TV ihracatında Avrupa ikincisiyiz. ”dedi.

22 milyar dolarlık yatırım
Türk özel sektörünün bugün Doğu Avrupa, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika başta olmak üzere yurtdışında toplamda 22 milyar dolarlık yatırımı bulunduğunu kaydeden Hisarcıklıoğlu, “Sadece Balkanlarda 15 bin Türk firması ve 20 bin Türk işadamı faaliyet gösteriyor” diye konuştu.
Türkiye’nin tüm dünyaya nitelikli insan gücü de ihraç etmeye başladığını belirten Hisarcıklıoğlu, “Coca Cola’yı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Fonu’nu, Dünya Bankası’nı, İslam Konferansı Örgütü’nü, Brezilya Merkez Bankası’nı idare eden yöneticiler yetiştirdik” dedi.


Marka alarak sahneye çıktılar
Ülker,  80 yıllık lüks çikolata ikonu Godiva’yı 850 milyon dolara satın aldı.
Anadolu Cam Sanayi, Rusya’da  95 bin ton/yıl kapasiteli OAO Kirishsky Stekolny ambalaj şirketini aldı.
 Hürriyet, Doğu Avrupa ülkeleri ve Rusya’nın lider reklam yayıncılığı şirketi Trader Media East’in (TME) yüzde 67,3’ünü, 336.5 milyon dolara aldı.
Beko, önce yarısını, sonra kalanını alarak Grundig’in sahibi oldu.
Arçelik, Alman beyaz eşya devi Blomberg’i, Avusturya beyaz eşya şirketi Elektra Bregenz’i, İngiliz beyaz eşya markaları Leisure ve Flavel ile birlikte, Romanya’nın en büyük beyaz eşya şirketi ve markası olan Arctic’i satın aldı.
Sabancı, ABD’li DuPont’un Dusa International’daki hissesini de 108 milyon dolara aldı.
Eczacıbaşı, seramik markası Villeroy&Boch’un Karo Bölümü’nün yüzde 51’ini satın aldı.
- Lüks banyo mobilyaları pazarında Avrupa lideri Alman Burgbad’ın yüzde 47.16 hissesini 33.4 milyon euroya aldı.
- Alman üretici Engers Keramik GmbH’yi bünyesine kattı.
- Eczacıbaşı İlaç, nükleer tıp alanında faaliyet gösteren Monrol Nükleer’in yüzde 50’sini almak üzere anlaşma imzaladı.
Efes Breweries International, Gürcistanlı bira markası Lomisi’yi aldı.
- Rusya`daki Krasny Vostok Bira Grubu’nu 390 milyon dolara aldı.
Zorlu  Fransa’nın 250 yıllık gipür markası Bel-Air’i aldı.
- Vestel  Finlux  ve Luxor  markaları  ile   Graetz  markasını satın  aldı.
Gübretaş konsorsiyum İranlı Razi Petrochemical’i ikisi Türkiye’den biri İranlı üç ortakla girdiği ihalede, 462.6 milyon  euro’ ya aldı .
Uzel, Polonya’nın  ilk sanayi şirketlerinden ve  “efsane” markası Ursus’un, yüzde 51’ini aldı.



Tekstili kurtarma planı

Eylem Türk

İplik sektörünün ucuz ithal ürünle rekabet edememesi, bu sebeple fabrikaların kapanmaya başlaması hükümeti harekete geçirdi. İthal pamuk ipliğinin kilosuna 1.03 dolarlık ek vergi geliyor

Ucuz ithal ürünle rekabet edemeyen iplik sektörü için hükümet harekete geçti. İthal ürünle yarışamayan üreticiler teker teker fabrika kapatırken çözüm damping soruşturması öncesinde alınan ‘geçici vergi önleminde’ bulundu.
Türkiye’deki üretim fiyatlarının oldukça altında fiyatlarla iplik ithalini engellemeye yönelik alınan karar, her türlü ithal pamuk ipliğinde net kilogram başına 1.03 dolar tutarında ek vergi öngörüyor.
Bu ek maliyetin yüzde 25-30’luk bir vergi anlamına geleceğini belirten İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı İsmail Gülle, “Bu vergi damping soruşturması öncesinde alınan geçici bir koruma kararı. İplik ithalatı 2007’de yüzde 150 artarak 180 bin tona çıkmıştı. 600 milyon dolarlık bir ithalat bu” dedi.
Sadece Kahramanmaraş’ta bu nedenle 30 fabrikanın kapalı olduğunu kaydeden Gülle, “Hükümet gelen tepkilere duyarsız kalmadı. Benim bir tesisim bu nedenle kapalı. Umarım bu karardan sonra yeniden çalışmaya başlayacak” diye konuştu.
Türkiye’nin ağırlıklı olarak Hindistan, Pakistan ve Türk cumhuriyetlerinden ithalat yapıldığına dikkat çeken Gülle, sentetik iplikte de soruşturma sürecinin devam ettiğini belirtti.  

‘Yarı yarıya azalır’
Resmi Gazete’de yayımlanan kararın sektörün tüm sorunlarını çözmeyeceğini ama siyasilerin sanayicilerin dertlerine kayıtsız kalmadığını göstermesi açısından önemli olduğunu söyleyen Gülle, “Ayrıca Türkiye ’deki tekstil sektörünün neler ifade ettiğini göstermesi açısından çok önem taşıyor” dedi.
Bu kararın tekstil ithalatını yarı yarıya azaltacağını belirten Gülle, “Dahilde izleme rejimiyle mal getiren ihracatçıları sıkıntıya sokmayacak. Fakat spekülatüf olarak mal getirip atıl kapasite yaratan tüccarları etkileyecek. Çünkü Türkiye’deki üretim fiyatlarının çok çok altında fiyatlarla iplik ithal ediliyordu” diye konuştu.


Resmi Gazete’de yayımlandı
Konuyla ilgili karar, 23 Mayıs 2008 tarihli Resmi Gazete ’de “İthalatta Korunma Önlemlerine İlişkin” başlıklı tebliğde yayımlandı.
Tebliğin üçüncü maddesinde şu ifadeler yer aldı:  “İthalatta Korunma Önlemlerini Değerlendirme Kurulu yapılan başvuruyla ilgili olarak başvuru konusu eşya için 8/6/2004 tarihli ve 25486 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İthalatta Korunma Önlemleri Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde korunma önlemi soruşturması açılmasına, söz konusu ürünlerin ithalatında 200 gün süreyle geçici önlem uygulanması, geçici önlemin “net kilogram başına 1.03 ABD Doları” tutarında ek mali yükümlülük olarak belirlenmesi ve Dünya Ticaret Örgütü Korunma Önlemleri Anlaşması ’nın 9.1 maddesi gereğince gelişmekte olan ülkelere muafiyet tanınması hususlarında Bakanlar Kurulu’na öneride bulunulmasına karar vermiştir. ”


Baba Çalık mektup yazmıştı
Düşük döviz kuru ve Hindistan, Özbekistan ve Pakistan gibi ülkelerden yapılan ithalat nedeniyle darboğaza giren sektörde, maliyetleri karşılayamayacak duruma gelen firmalar üretimlerini durdurmuştu. Üretimi azaltan bazı firmalar ayakta kalabilmek için zorunlu olarak ithalata yönelmeye başladı. İplik üreticileri uzun süredir, bu kontrolsüz ithalattan dolayı tepkilerini dile getiriyordu.
Bunlar arasında Çalık Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Çalık’ın babası, Anateks Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Çalık da vardı. Başbakan Erdoğan’a “Sıkıntıdayım, işletmelerimi kapatmak zorunda kalabilirim” diye mektup gönderen Mahmut Çalık, yaşadığı sıkıntıyı şöyle dile getirmişti:
“Tekstil sektöründeki sıkıntılar bu şekilde devam ederse, içimiz sızlayarak son elemanlarımızı da izine gönderip tüm işletmelerimizi kapatmak zorunda kalacağız. Kapatmadan devam edersek, her ay 2 milyon dolar zarar ederiz. Gerek faiz oranlarının yüksekliği gerek döviz kurlarının düşük seyretmesi ve buna bağlı olarak kontrolsüz ithal iplik girişi bizleri çözümsüzlüğe itiyor.”
Vaaza da konu oldu
Kahramanmaraş Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Mehmet Balduk da tekstilde yaşanan sıkıntılar nedeniyle Kahramanmaraş’ta işçi çıkarmalarının camilerde hocaların vaazlarına konu olduğunu belirtmişti.




Koç, en büyük muharip gemi projesine başladı

ŞAKİR AYDIN İstanbul / Fotoğraf: BÜNYAMİN?AYGÜN

Başbakan Erdoğan’ın katıldığı törenle yapımına başlanan Türk özel sektörünün en büyük muharip gemi projesinin sahibi Koç Topluluğu, dört gemiyi 2012 yılına kadar teslim edecek

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gemi inşa sektörü alanında hedeflerinin, sektörün dinamizmi ile üniversitelerin bilimsel birikimini birleştirerek, bir sinerji elde etmek olduğunu belirterek, “Öncelikli amacımız Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dışa bağımlılığını en aza indirmek ve milli kaynak imkânlarını geliştirmektir” dedi.
Erdoğan dün Sahil Güvenlik Komutanlığı’na 4 arama kurtarma gemisi yapacak olan Koç Grubu’na ait  RMK Marine ve yine Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na 16 adet yeni tip karakol botu yapacak olan Dearsan Tersaneleri’nde düzenlenen kaynak törenlerine katıldı. Erdoğan RMK Marine’de düzenlenen törende yaptığı konuşmada, savunma sanayinin ihtiyaç duyduğu araştırma ve üretimleri yapmak için seferber olduklarını söyledi.
Gemi inşa sanayinin hızla gelişen stratejik alan olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Dearsan Tersanesi’nde karakol botlarının ilk kaynağını yaptık. Şimdi de RMK Marine’de arama kurtar gemilerinin ilk kaynağını atacağız. Bu projeler ülkemiz sanayimizin geldiği gurur verici noktayı gösteriyor. Son 5.5 yılda sanayimiz büyük bir atılım içine girdi. Gemi inşa sanayimiz 2002 yılında dünyada 23 sırada yer alıyordu. Bugün ise 4. sırada” diye konuştu.
Erdoğan, TSK için inşa edilecek gemilerdeki yerli imalat oranının yüzde 65-70 oranında olmasının gurur verici olduğunu söyledi.

Koç: Kalifiye eleman sıkıntısı var
Koç Holding Şeref Başkanı ve RMK Marine Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç da konuşmasında RMK Marine şirketini nasıl kurduğunu anlattı.
“Sahil Güvenlik Arama Kurtarma Gemi Projesi”nin, özel sektörün yüklendiği ilk ve en önemli muharip gemi projesi olduğunu ifade eden Koç, yapacakları 4 gemiyi taahhüt ettikleri tarihe yetiştirmek için gece-gündüz çalışacaklarını söyledi. Bu alanda kalifiye elemanın büyük bir önem taşıdığını dile getiren Koç, “Teknik adam sıkıntısı yalnız bizim memlekette değil dış dünyada da mevcut. Şimdilik Türk gemi sanayii için en büyük darboğazı burada görüyorum” dedi.
Erdoğan ve beraberindekiler daha sonra düğmeye basarak ilk kaynağı yaptı. Törenin ardından Koç, Erdoğan’a bir plaket sundu.
Dearsan Tersanesi’nde yapılan törende konuşan Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ise, bu projeyle askeri muharip gemilerin ilk defa özel tersanelerde gerçekleşeceğini belirterek, “Botlar tamamen milli olacak. TSK’nın silah teknolojileri bakımından dışa bağımlılığının azaltılması her alanda meyvelerini vermiştir” dedi.
Savunma Sanayinin cirosunun 2007 yılında 2 milyar doları aştığını dile getiren Gönül, “2003’te TSK’nın ihtiyaçlarının yurtiçinden karşılanma oranı yüzde 25 iken, 2007’de bu oran yüzde 41.6’ya çıktı. Hedefimiz 2010 yılında bu oranı yüzde 50’ye çıkarmak” diye konuştu.
Konuşmaların ardından protokoldekiler ilk kaynağı atarak botların inşasına start verdi. Törenlere Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, İstanbul Valisi Muammer Güler, Kadir Topbaş, Celalettin Cerrah ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Bu arada Dearsan Tersanesi’nde 2006 yılında meydana gelen iş kazası sonuçu 2 işçi ölürken 6 işçi de yaralanmıştı. Yine 13 Şubat 2008 tarihinde de Cevat Toy isimli işçi iskeleden düşerek hayatını kaybetmişti.

 

İlk teslimat 2011’de yapılacak
RMK Marine, Milli Savunma Bakanlığı’nın, Sahil Güvenlik Komutanlığı için açtığı dört adet “Sahil Güvenlik Arama Kurtarma” gemisi ihalesini 2006 yılında kazanarak, özel sektör tarihindeki en büyük muharip gemi projesini alan ilk tersane olmuştu. Sözleşmesi 2007 yılında imzalanan ihale gereği isimleri “Dost”, “Umut”, “Yaşam” ve “Güven” olan dört gemi inşa edilecek.  Arama kurtarma görevlerinin yanı sıra karakol, kaçakçılığı önleme, yangın söndürme, kirlenmeyi önleme gibi konularda da faaliyet gösterecek gemilerden “Dost”  2011 yılında teslim edecek.

 

Murat Ülker, Godiva’nın başında, Cem Kozlu yönetimde

Ekonomi konuşmaları: İBRAHİM EKİNCİ

Ülker’de çok önemli değişiklikler var. Ana şirket Yıldız Holding’in, geçen yıl satın alınan Godiva’nın ve Yıldız’ın amiral gemisi Ülker Bisküvi’nin yönetimleri yeniden yapılandırıldı.
Bu yapılandırmanın en dikkat çeken tarafları yönetimlerde profesyonel sayısının artması, İcra Kurulu yapılanmasının kaldırılması...
Murat Ülker, artık Godiva Yönetim Kurulu’nun başında. Cem Kozlu yönetimde. Arkadaşımız Songül Hatısaru’nun haberi ile gruba transferini duyurduğumuz Jim Zaza da yönetim kurulunda.  Godiva’nın CEO’su Jim Goldman ve Christian Von Stieglitz’le birlikte Godiva’da 3 yabancı, 3 yerli dengesi kurulmuş oluyor.
Ülker’e daha önce katıldığını bildiğimiz Mahmut Mahir Kuşçulu da Godiva yönetiminde yer alıyor. Yönetim kurullarında son durum şöyle:
 Yıldız Holding Yönetim Kurulu:
Murat Ülker, Orhan Özokur, Ali Ülker, Atilla Kurama (CEO), Fikret Işık ve Mehmet Köse.
Godiva Yönetim Kurulu: Murat Ülker, Atilla Kurama, Cem Kozlu, Jim Goldman, Jim N. Zaza, Christian Von Stieglitz ve Mahmut Mahir Kuşçulu.
Ülker Bisküvi Yönetim Kurulu: Murat Ülker, Orhan Özokur, Ali Ülker, Necdet Buzbaş, Cengiz Solakoğlu, Mahmut Mahir Kuşçulu.

1 milyar dolar sözü
Özellikle Godiva yapılanmasının önemli hedefleri var. Ülker aldığında şirketin cirosu 450 - 500 milyon dolar civarındaydı. Bu yıl 600 milyon dolar hedefleniyor.  Normalde el değiştirme yıllarında performans kayıpları olur ama Godiva’nın ciddi büyüme hedefi var.
Dahası, geçtiğimiz günlerde Atilla Kurama’nın arkadaşımız Songül Hatısaru’ya anlattığına göre, Murat Ülker, Godiva ekibinden 5 yıl içinde ciroyu 1 milyar dolara çıkarma sözü almış. Özellikle pazarlama tarafının güçlendiren son transferler ve adımlar, bu konudaki kararlılığın göstergeleri... 

Gucci’ye kaptırmadı
Jim Zaza transferi dışında, bu konuda ikinci bir ilginç gelişme daha oldu. Gucci, Godiva’nın Asya Pasifik’ten sorumlu yöneticisi Tom Chu’yu oldukça iyi şartlarda transfer etmek istemiş. Ancak Ülker ve Godiva yönetimi bu önemli kadroyu ikna ederek kalmasını sağlamışlar.
Ülker’de gıda grubunun kaptanlığını yapan Ali Ülker’le görüşmemizden edindiğim izlenime göre, önümüzdeki dönemde de Ülker’den yeni haberler eksik olmayacak... Bilişimde her an önemli bir ortaklık veya satın almalar olabilir. Son iki yılda birçok önemli markayı alan grup, yine parlak, geleceği olan markalar alabilir. Bir de enerji var. Artık eskisi gibi ‘Biz gıdacıyız, konumuz’ değil diyerek uzak durmadıklarını belirteyim. Ali Ülker’le grubu konuştuk:


Ali Ülker kimdir
İş hayatına, 1985 yılında Ülker Gıda’da Kalite Kontrol Departmanı’nda Stajyer olarak başlayan Ali Ülker, 1986-1998 yılları arasında çikolata üretim tesislerinde ve Atlas Gıda Pazarlama’da çeşitli kademelerde görev yaptı. 1998’de Atlas Gıda Pazarlama’da 2001’de Merkez Gıda Pazarlama’da Genel Müdür oldu. 2002’de Gıda Grubu Başkan Yardımcılığı’na atandı. Ali Ülker, 2005 yılından beri Ülker Grubu (Bisküvi, Çikolata, Şekerleme) Başkanı olarak görev yapıyor.
Ali Ülker, Boğaziçi Üniversitesi’nde eğitim aldı. IMD ve Harvard’da çeşitli eğitim programlarına katıldı. De Boccard & Yorke Danışmanlık Şirketi ile Şirket İçi Kaizen Çalışması’nda (1992) ve IESC Satış Sistemini Geliştirme ve Şirket İçi Organizasyon Projesi’nde (1997) çalıştı. 1969 doğumlu Ali Ülker, evli ve ikiz çocuk babasıdır. Basketbol ve bilardo oynamaktan, balık avlamaktan, sinemaya gitmekten ve kitap okumaktan hoşlanıyor.

 

Şirket yönetimlerine de yeni profesyoneller katıldı
Yıldız Holding, ailenin... Ülker’le ilişkisini nasıl kuruyorsunuz?
Yıldız Holding’in altında her bir şirketin bağımsız yönetimi var. Ülker’de İcra Kurulu yapılanmasını kaldırdık. Yönetim Kurulu var. Yönetim Kurulu daha aktif olacak.
Yönetim Kurulu nasıl oluştu? Bağımsız üye sayısı arttı mı?
Bağımsız üyeler arttı. Mahmut Kuşçulu, Cengiz Solakoğlu, Güven Obalı (Kuveyt Türk Denetim Kurulu Üyesi), Murat Yalnızoğlu dahil oldu.
Bazı şirketlerinizin halka arzı gündemdeydi... Ne zaman süreç başlıyor?
Ülker Çikolata ve İdeal Kek’in arzı gündemdedir. Konjonktürün müsait olmasını bekliyoruz. Ülker Çikolata’nın durumu Godiva satın alınmasıyla birlikte değişti.

 

Bilişimde de büyüme hedefiniz iddialı gözüküyor. Şirket satın almaları olabileceği belirtiliyor. Asılacak mısınız bu konuya?
Asılacağız. Fırsatlar var. Datateknik, 20 yıllık şirketimiz. Kapsamlı projelere uzandı. Yeni şirketlerimiz var. Cahit (Paksoy) Bey de oldukça iddialı. Sağlıklı ortaklıklar yurtdışı deneyim de getirebilir. Ortaklıklara açık bir yapımız var.
Perakende de neyiniz var. Migros’la ilgilendiniz ama ses seda çıkmadı...
Bu sektörde büyük bir yapımız yok. Bu dağıtım gücünden kaynaklanıyor. Esnaf dostlarımıza da rakip olup, küstürmek istemiyoruz. Biz toptan dağıtım yapıyoruz. Migros’la ilgilendik ama konsorsiyuma davet ettiğimiz şirketler geri çekilince biz de çekildik. BİM’de Ülker Bisküvi’nin yüzde 12 hissesi var. Gündemimizde perakendeye girmek yok. Bu aynı zamanda Sabri (Ülker) Bey’in şirkete yerleştirdiği bir düsturdur. Dağıtım şirketi sayımız 15’i buldu. Esnafa yakın olmayı istiyoruz. Rekabet anlayışımız yapıcıdır.
Grubun büyüklüğüne bakınca 500 milyon dolarlık ihracat az görünüyor. Neden böyle? Cola Turka ihracatı var mı?
1990’lı yıllardan kalan bir durum. Sabri Bey kota koymuş, yüzde 15’i geçmeyecek demiş, bu yol kullanılmamış. Rusya’nın koyduğu gümrüklerle bu stratejinin doğruluğu da ortaya çıktı. Çok şirket sıkıntıya düştü. Ülker gücünü iç piyasada topladı. Son yıllarda ihracatımız artıyor. Çok rekabetçi olmayan yüksek maliyetli bir üretim nedeni ile yatırımlar yakın coğrafyaya kayıyor. İhracatımız, ambalajı da katarsak 800 milyon doları bulur. 1 milyar doları geçecektir. Cola Turka ihracatımız az. Almanya’ya var. İç piyasa payımız yüzde 15’i geçti. İkinci sıradayız. Birinci olmak için sabrımız var.
Sizin yurtdışında 8 fabrikanız gözüküyor. Yeni bir ülke var mı? Irak’ı düşünmüyor musunuz?
Pakistan ve Mısır katılıyor toplam 7 oluyor. Özbekistan’ı paydos ettik. Godiva’nın iki fabrikasını da sayarsak 9 üretim tesisimiz var. Yeni dış yatırım konusunda acelemiz yok. Irak’a ihracatımız var. Üretim için erken. Biz hesap edilebilir bir risk almayı seviyoruz.
Yatırım bütçeniz ne kadar?
2007 yılında 356 milyon dolardı. Godiva dışındaki yatırımları kastediyorum. Marka, yeni şirketler, büyümeler için... Bu yıl yatırım hedefimiz 400 milyon doların üzerine çıkmaktır. Burada gıda ve bilişim yatırımları olacak.
Finansta satışlar oldu. Türkiye Finans ve Fon Finansal Kiralama’da hisse sattınız. Çıkıyor musunuz bu sektörden?

Başkalarının parasıyla iş yapmayı sevmiyoruz. Family Finans Sabri Bey’in arzusuyla gelişti. Sonra biliyorsunuz Boydak Grubu’nun Anadolu Finans’ı ile birleşti, Türkiye Finans oldu. Yüzde 60’ını NCB aldı. Fon Finansal Kiralama’da da satış oldu. Bunlar bize Godiva’nın yolunu açtı. Finansta büyümeyi düşünmüyoruz. Yabancı ortağımız bizim kalmamızı arzu ediyor.
Sabri Bey, Godiva alımını nasıl karşıladı?
Hoş karşıladı, sevindi.
Godiva’nın eski kadrosunu korudunuz mu?
Koruduk. Bazı transfer teklifi alanlar oldu. Asya Pasifik’ten sorumlu olan Tom Chu’ya Gucci’den teklif geldi. İkna ettik, kaldı. Ekibi oldukça motive. İlk günlerde Ülker’i tanımadıklarını, sürpriz bir isim olduğunu söylediler. İki kez gruplar halinde getirip gezdirdik. Ülker tesislerini gördüler. Ülker’in tesislerine, modernliğine hayranlıklarını dile getirdiler.
Godiva’da çifyönlü sinerji oluşturabileceğimizi düşündük. Biz Ortadoğu’da güçlüydük, bu pazarları biliyorduk. Godiva değildi. ABD pazarında da biz güçlü değildik. Uzakdoğu’yla ticaretimiz de çok limitliydi. Ürün geliştirme ve ar-ge’de, tedarikte artı değer yaratabileceğimiz alanlar var.
Türkiye’de ne zaman Godiva butikleri olacak?
Yakında. Avrupa satış direktörleri İstanbul’da muhtelif semtlerde inceleme yaptı. Müstesna yerler arıyorlar.
Godiva sizin yönetiminize geçtikten sonra cirosu nasıl gelişiyor?
450 milyon dolardayken almıştık. 600 milyon dolar hedefliyorlar. Ciddi büyüme gösterecek.
Grup şirketleri hisse aldılar mı?
Yüzde 67’si Ülker Çikolata’nın yüzde 22’si Ülker Bisküvi’nin oldu. Son yıllarda çikolata kaplamalı bisküvi trendi var. Ülker Bisküvi’nin de bu fırsattan yararlanması için, yurtdışı sinerjinin Godiva ile devamı için Godiva’da belli bir hisseye sahip olması uygun görüldü.
Geçen son iki yılda marka topladınız. Uno, Komili, Rozi, Doğa, Oba... Arkası gelecek mi?
Yaptığımız iş marka toplamanın ötesinde. Bu markalardaki ortaklarımız faaliyetlerini sürdüregeliyor. Halis Komili Bey, Murat Bey’in danışmanıdır. Kişisel bakım işine bu şekilde girme cesareti bulduk.
Uno’da yönetim Hasip Gençer Bey’de. İki grup arasında son derece iyi sinerji imkanları var. Feryal Menemenli Hanım da Doğa’daki görevlerine devam ediyor. Oba’da Metehan Bektaş Bey... Çok deneyimli isimler. Yeni markalar olabilir. Geçmişi olan, gelişmeye müsait...
Geçen sene yalnızca marka toplamadık, aynı zamanda biz en çok marka tescil ettiren grubuz. Tescilli marka sayımız 500’ü geçti. 250’si faal kullanılıyor. Gıdada 56 kategoride yer alıyoruz. Alpella, Cafe Crown, Cola Turka gibi markalarımız kendi başına marka olarak önem kazandılar. Cafe Crown mağaza sayısı 27’yi geçti. Pazarda Nestle’den sonra ikinciyiz.
Birçok grup enerjiye girdi. Siz pek ilgilenmediniz. Bu sektörde gelecek görmüyor musunuz?
Enerji enteresan olabilir. Ancak odaklanmayı fazla dağıtmak istemiyoruz. Godiva’da grup ana işine yatırım yaptı. Temel hedefimiz gıdada güçlenmek ve Ülker’in global pazarda hatırı sayılır bir marka haline gelmesi. Godiva bizi bir üst lige çıkardı. Ekibi güçlendirerek, yurtdışı yatırımlarına ağırlık vererek, global bir Türk markası olarak pazarda yer almak istiyoruz.
Bizim enerjide 2 otoprodüktör tesisim var. Dünyada bir enerji darboğazı oluşuyor. Türkiye pazarına ilgi aşikar. Ancak piyasa dalgalı, fiyatlandırmalar çok değişken. İki yıl önce doğalgazdan elektrik çok karlıydı, şimdi değil. İstikrar gelmeden yatırım zor. Devletin enerji ihaleleri ile ilgili herhangi bir tasarrufumuz yok. Enerjide kısa vadede çok ciddi bir hamle olmayabilir.
Sizin enteresan bir İstişare Kurulu’nuz var. Yapısını muhafaza ediyor mu?
Ediyor. Kendi alanlarında deneyimli, farklı görüşlere sahip kimselerin bulunması önemli. İcrai tasarrufları yok ama dünya politikası ve ekonomisini kendi açılarından yorumluyorlar. Grubun üst düzey yöneticileri vizyon saptarken yararlanıyor. Geniş bir açıdan bakma fırsatı veriyor.
Orhan Özokur Bey, babanız geçen yıllarda daha aktifti. Şimdi Yönetim Kurulu üyesi ama grup başkanlığı yok.
Orhan Bey, hobi olarak dondurma (Golf) ile ilgileniyor.

 

Ülker’in gündemi
Bilişimde ortaklık veya satın almalara açık. Ciroda 1 milyar dolara ulaşmayı hedefliyor
Yurtdışı yatırımları devam edecek
İhracatta 1 milyar doları geçmek istiyor
Türkiye’de Godiva shoplar açılacak
Toplam 400 milyon dolarlık yatırım yapacak
Godiva’da 600 milyon dolar ciro hedefliyor
Godiva-Ülker Bisküvi sinerjisiyle ‘çikolatalı bisküvi’ işinde yeni adımlar gelecek
Ülker Çikolata ve İdeal Kek’in halka arzı için uygun konjonktür bekleniyor
Yeni markalar için fırsatlara bakılıyor
Gayrimenkulde büyük projeler var
Enerjiye ilgi var  beklemede olacak


Rakamlarla Ülker Grubu
Beş sektörde faaliyet gösteriyor:
    - Gıda
    - Ambalaj
    - Bilişim
    - Gayrimenkul
    - Finans
Grup iş hacminin yüzde 80’i gıda
    - Ambalajın payı yüzde 10
    - Bilişimin payı yüzde 5
    - Perakende payı yüzde 5 (BİM)  
65 aktif şirketi var
2007’yi 9.1 milyar dolar ciroyla kapattı
2008 hedefi 10 milyar doları geçmek
29 bin çalışanı var
40 fabrikada üretim yapıyor (9’u yurtdışında)


‘Pazarlamayı bağlı birim değil grup başkanlığı yaptık’ 
Neler yaptınız bu arada Godiva’da?
Yeni yönetim kurulu oluştu. Yeni departmanlar kuruldu, yöneticileri atandı. CEO’su görevine devam ediyor. Yönetim Kurulu’nda renkli simalar var: Başkan Murat Bey, Jim Zaza, Mahmut Kuşçulu (Nuh Kuşçulu’nun oğlu) Atilla Kurama (Yıldız Holding CEO’su) ve Cem Kozlu.
Jim Zaza transferi hangi saiklerle yapıldı?
Pazarlama işleri bizde grup başkanlıklarına bağlı birimler aracılığı ile yürüyordu. Ancak globalleşen bir şirkette pazarlamayı vurgulamak gerekir.
Pazarlamayı başkanlıklara bağlı bir müdürlük olarak değil, kendisini bir grup başkanlığı olarak yapılandırdık. Pazarlama Grup Başkanlığı tesis edildi ve Jim Zaza geldi. Jim Zaza’dan beklenti, globalleşen bir pazarda global olarak idare edilen markalar oluşturmak...

Yılmaz: Kamu maliyesi katkı yapmazsa farklı yerde olabiliriz

İbrahim Ekinci

Merkez Bankası (MB) analizine göre maliye politikasının daha çok önem kazandığı bir döneme giriliyor. Ancak hükümet yaptığı açıklamayla faiz dışı fazla oranını yüzde 3.5’e çekti MB Başkanı Yılmaz, “Eğer kamu maliyesi tarafında yeterli desteği göremezsek farklı bir yerde olabiliriz. Yüzde 5.5, 6.5’e göre, yüzde 4.5, 5.5’e göre bir gevşemedir” dedi

Hükümetin, Faiz Dışı Fazla’yı (FDF) yüzde 5.5’ten (yeni seri GSYH hesabına uyarlanmış oranı yüzde 4.2) yüzde 3.5’e çektiğini açıkladığı gün, İstanbul’da gazetecilerin ekonomi bölüm yöneticileri ile bir toplantı yapan Merkez Bankası (MB) yönetimi, FDF oranının aşağı çekilmesinin bir gevşeme olacağını anlatıyordu.
Başkan yardımcıları ve Para Politikası Kurulu (PPK) üyeleri Erdem Başçı, Burhan Göklemez ve Mehmet Yörükoğlu ile Banka Meclisi ve PPK üyesi İbrahim Turhan’ın katıldığı toplantıda, MB Başkanı Durmuş Yılmaz, “FDF ile oynama gündemde, MB’nin tavrı nedir? Yüzde 5’e çekileceği söyleniyor, bunu gevşeme olarak algılar mısınız?” sorusunu şöyle cevaplıyordu:
“Para politikası tek başına bir şey yapamaz. Bugüne kadar elde edilen başarılarda sıkı maliye politikalarının çok büyük katkısı oldu. Bundan sonra da önemli olmaya devam edecek. Devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu katkı yapılmaz, bozulma olursa para politikası da kendisini buna göre şekillendirecektir. Bunlar gizli kapaklı satır aralarında okunacak şeyler değil. Dolayısıyla buradaki bir gelişme, olumsuz etkileme para politikasının duruşunu değiştirecek. Bu faiz ile ilgili kararının farklılaşması demektir. Eğer kamu maliyesi tarafında yeterli desteği göremezsek farklı bir yerde olabiliriz. Yüzde 5.5, 6.5’e göre bir gevşemedir. 4.5 de 5.5’e göre bir gevşemedir. Bu matematiksel olarak böyle.”
MB Başkanı Yılmaz, oranın yüzde 5’e çekilebileceği varsayımı üzerine konuşuyordu. Oysaki hükümet, (yeni hesaplamayla yüksek çıkan milli gelire uyarlayarak önce mevcut yüzde 5.5 oranını yüzde 4.2 olarak belirlemiş, bunu da aşağı çekerek) yeni dönem FDF oranını yüzde 3.5 olarak belirlemişti.
‘Yeni dönemde FDF önemli’
FDF oranının bu ölçüde aşağı çekilmesi önemli bir gevşemeye işaret ediyor ve bunun MB’nin para politikasına sıkılaştırma yönünde bir etki yapması kaçınılmaz gözüküyor. Konunun bir başka boyutu var. Bunu da Başkan Yardımcısı Mehmet Yörükoğlu’nun analizinden anlıyoruz. Yörükoğlu, yeni dönemde fiyat istikrarı için para politikasından çok maliye politikasının önem kazandığını belirtti. Analizi şöyle:
“Para politikası ile ancak faize hassas kalemlerin tüketimini ve fiyatlarını etkileyebiliriz. Uzun zamandır sıkı para politikası uyguluyoruz. Faizle etkileyeceğimizi etkiledik. Öte yandan enflasyonu tutturamamızın sebebi arz şokları. Faize hassas olmayan şeyler. Burada FDF ve maliye politikası daha önemli. Direkt tüketimi etkiliyor, indirekt olarak geliri etkiliyor. Tüketime hassas olan kalemleri maliye politikasıyla daha rahat etkileyebilirsiniz. Böyle bir dönemde mali disiplin önemli.”

‘Hükümetle sorunum yok,taraflı yayınlara gelince...’

MB Başkanı Yılmaz, “Hükümet yanlısı yayın yapan gazetelerde, size yönelik sert eleştiriler yapılıyor. Bunlardan rahatsız mısınız?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Bu yayınlar sonucunda beklentilerde bozulma olur, beklentilerin düzelmesi gecikirse bundan ülke zarar görür diye düşünüyorum. Yoksa benim hükümetle bir sorunum yok. Biz ahenk içinde çalışan bir para kuruluyuz. Elimizdeki verilere bakarız. Veriler ne söylüyorsa görev alanımızla ilişkilendirir, ona göre karar alırız. Benim açıdan bir sorun yok. Sorun görünüyorsa başka bir yere sormak lazım. Bizi tek harekete geçiren unsur elimizdeki veri ve bize verilen görev.”

Kim ne demişti?

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın enflasyon raporunu açıkladığı günün ardından, konu, 1 Mayıs 2008’de AKP’ye yakın gazetelerde şu şekilde yer almıştı:

YENİ ŞAFAK: ‘Enflasyona körükle gidiyor’ manşetiyle çıkan gazete, haberinde şunları belirtti: Enflasyonun yüzde 6’lara gerilediği sırada faiz artıran Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, şimdi de ‘enflasyon artacak, faizi yükselteceğim’ diye tutturdu.
STAR: ‘Ben varken enflasyon hedefi tutmaz itirafı’ başlığıyla konuya yer veren gazete, Yılmaz’ın görev süresinin 2011’de dolacağını vurgulayarak, enflasyonda beklenilen düşüşü göremeyeceğini ifade etti.
VAKİT: Konuyu ‘Enflasyonda kötümser itiraf’ başlığıyla duyurdu.
ZAMAN: Haber, ‘Gıda fiyatları enflasyonla mücadeleyi zora soktu’ denilerek verildi.

‘Bizde likidite sıkıntısı yok’

Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan, Merkez Bankası’nı en çok eleştiren bakanlardan biri. Global likidite sorunlarının Türkiye’yi etkilemeye başladığı günlerde, piyasadan 40 milyar YTL’nin çekildiğini belirtmişti. Çağlayan bir başka konuşmasında da likidite sorunu yaşandığını, Merkez Bankası’nın piyasayı regüle etmesini istemişti.
Oysaki MB yönetimi, piyasada likidite sıkıntısı değil fazlalığı olduğu görüşünde. Başkan Yılmaz’ın konu ile ilgili soruya yanıtı şöyle:
“Talebin kontrollü devam ettiğini düşünüyoruz. Ama tüketici güven endeksinin gelecek dönem beklentilerinde bozulma var. Piyasanın ‘Nakit yok. Para sıkıntısı var’ söylemlerinin temelinde yatan bu.
Bir şey yanlış anlaşılıyor. Deniliyor ki elin merkez bankası çok proaktif davrandı, gerekeni yaptı. Şimdi FED proaktif davranıyor, çünkü akşam olduğunda bankalar faiz ne olursa olsun kapanamıyor. Yeterli para yok. Var olan satmıyor, nakit tutuyor. O zaman merkez bankası piyasaya likidite veriyor. Sistem kapanıyor. Bizde sistem kendi içinde dönüyor. Akşam sistemde fazla para kalıyor, getirip bize satıyorlar. Para kıtlığı yok.”
‘Para var, talep düşük’
Başkan Yardımcısı Erdem Başçı ve PPK Üyesi İbrahim Turhan’ın bu konudaki açıklamaları da şöyleydi:
“Paranın azlığı başka, insanların harcamaması başka. Türkiye’de finansal sistemde fazla likidite var ama bunu zorla harcatamazsınız. Faiz indirimi yaptık 225 baz puan. Likidite tarafında hiçbir sorun yok. Her akşam fazla likiditeyi çekiyoruz. Bu şartlar altında uzun vadeli faizler, tüketici kredisi faizleri yükseldi. Neden?
Faktörlerden biri Türkiye’nin risk primi artıyor bir de yakın zamanda enflasyon beklentilerinde bozulma hissediyoruz. Onun için para politikasının duruşunu değiştirdik. Bekleyişlerin bozulması en tehlikeli durum. Dolayısıyla oradaki artışı merkez bankası faiz artırarak engelleyebilir. Şu noktada düşürerek engellemesi söz konusu değil.”

‘Maliyet enflasyonu fiyatlara yansıyabilir’

Nisan ayı enflasyonunda, üretici fiyatlarında (ÜFE) çok yüksek (yüzde 4.5) aylık artış oldu. Bu bir maliyet enflasyonunu ifade ettiğinden, önümüzdeki dönemde tüketici fiyatlarına yansıtılması beklentisi doğdu. MB Başkanı, bu konuda şu değerlendirmeyi yaptı:
“Nisanda ÜFE’deki artışın önemli bir kısmı sanayiden geliyor. Tarımdaki fiyat artışları daha düşük. Dolayısıyla bir enerji birikiminden söz edebiliriz. Sonuç itibariyle üretici fiyatlarındaki yükselişler maliyet unsurları bir şekilde, eğer piyasa koşulları uygunsa tüketicilere yansıtılacak. Hangi ölçüde yansıyacağı talep koşulları ile ilgili. Biz doğru tepkileri verirsek, enflasyon beklentilerini hedefle uyumlu hale getirirsek, üretici fiyatlama davranışları tekrar enflasyon ile uyumlu hale gelirse, talep koşulları da buna uygun yönetilirse fiyatlama davranışlarının yumuşayacağını düşünüyoruz.”
Çift hane korkusu
Yılmaz, çift haneli enflasyondan korkup korkmadıklarına ilişkin bir soruyu da şöyle yanıtladı:
“MB her zaman ihtiyatlı olmak durumunda. MB bundan her zaman korkmalı. Ama umutla korku arasında bir yerde hedefini gözetmeli. Görevimiz, enflasyonla mücadele kararlılığımız konusunda şüphe yaratmamak.
Yaratılmasına da izin vermeyeceğiz. Kanunla verilen görevi her ne pahasına olursa olsun, (ekonomiyi resesyona sokma pahasına değil) yapacağız.”

Global krizde ortayı geçtik

MB Başkanı Yılmaz, “Uluslararası gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu da şöyle cevapladı:
“Ortasını geçtik diye düşünüyoruz. Son 15-20 günde algılamada iyimserlik havası geldi. Şirketlerin kâr açıklamaları, bankaların ihtiyaç duydukları sermayelerin bir kısmını toplayabilmeleri, bazı işlemler havayı değiştirir gibi oldu. Açık söylemek gerekirse derecelendirme kuruluşlarının bu yapılandırılmış enstrümanların derecelendirmesi ile ilgili kararlarına baktığımızda hâlâ düşürme eğilimleri var. Dolayısıyla her an için sürpriz ile karşılabiliriz.
Ama bugün itibariyle genel eğilim iyimser olmak. En küçük iyi haberi iyimser olarak algılıyor ve bununla ilgili işlem yapılmaya başlandı. Yolun sonuna gelinmiş değil. Hâlâ bankacılık sisteminde güven unsuru tesis edilmedi. Hâlâ ilgili merkez bankaları yeterli likiditeyi veriyorlar. ABD Hazine bonoları ile Libor arasındaki fark hâlâ oldukça önemli.”

Revizyon teklifi bütçede yapılacak

Son gelişmeler ışığında enflasyonda hedef revizyonunun gündemde olduğunu, bütçe hazırlığı döneminde konunun hükümete teklif edilebileceğini belirten Yılmaz, şöyle dedi:
“Şu anda bir takım belirsizlikler var. Bu belirsizliklerin netleşmesi için önümüzdeki dönemde sonbahara doğru hükümetin bütçe çağrılarını yaptığı dönemde enflasyon hedefinin revize edilmesini gündeme getireceğiz.
Yüzde 4 hedefi, orta vadeli hedef olarak kalacak. Yüzde 4’e giden yolu belirleyeceğiz. Temmuzda 3. enflasyon raporunu açıkladığımızda şartlar değişebilir. Daha iyi de olabilir, daha kötü de.”
Başkan Yardımcısı Erdem Başçı da “Bu yıl içinde enflasyon belki çift haneye çıkabilir ama yıl sonunda tek haneye inmesine gayret ediyoruz” dedi.

Son 10 gündür para girişi var

MB Başkanı Yılmaz, döviz piyasası ile ilgili bir soruya şu karşılığı verdi: “İnişli çıkışlı olarak DTH sahipleri piyasa oynaklığına bağlı olarak uygun gördükleri yerde satıyorlar, uygun gördükleri yerlerden de satış yapıyorlar. Fakat son 9-10 gündür Türkiye’ye döviz girişi var. Fakat bono piyasasına gitmiyorlar, para piyasasında bekliyorlar. O da herhalde beklenti ve risk algılaması ile ilgili.”

Şirketlere tavsiye

MB Başkanı, mevcut ortamda şirketlere nasıl bir hareket tavsiyesi olduğuna ilişkin soruya şu karşılığı verdi: “İhtiyatı elden bırakmayın, risklerinize bakın, yönetin diyoruz. Döviz riskiniz varsa hedge edin diyoruz. Kredi almayı düşünüyorsanız iyi düşünün. 
Bankacılık dışı kesimin döviz açığı 51 milyar dolar. Fakat DTH’larda da önemli miktarda bir para var.
Bankacılık sisteminin açık pozisyonu yok. Orada kırılganlık söz konusu değil. Sermaye yeterlilik oranı yeterli seviyede. Ancak özel sektörün döviz açığının iyi yönetilmesi gerekir. Özel sektörün döviz açığının yaratacağı problem bankalara yansıyabilir.” 

‘Kanun değişikliği çok yanlış olur, kaosa döner’

Önümüzdeki dönemde son global sorunların etkisiyle sistemde kuralların yeniden  yazılacağını belirten MB?Başkanı Yılmaz, şöyle devam etti:
“Burada dikkat edilmesi gereken husus ifrattan tefrite gitmemektir. Merkez bankalarının eminim rolleri azalmayacak, daha da güçlenecek. Merkez bankaları üzerinde enflasyonla mücadelede kararlılığı konusunda baskı geleceğini düşünüyorum.
Bu konular tartışılıyor, üç unsur öne çıkıyor. Enflasyon mu? Büyüme mi? Yoksa finansal istikrar mı? FED’in yapmaya çalıştığı ama telaffuz etmediği finansal istikrar.
Türkiye’deki yanlışlardan biri de bu. 2001’de bizim uyguladığımız kur rejimi, para politikası çerçevesini düşündüğümüz zaman bir de bunu kıyasladığımız zaman bakın onlar yaptılar biz yapmadık. Kasım 2000’de eğer biz FED’in bugün yaptığını yapsaydık ve herkese para verseydik Merkez Bankası’nın rezervi bir gecede sıfıra inerdi. ‘Merkez bankası ne yapıyor, piyasaya para veriyor, ben böyle merkez bankasını severim’ gibi görüşler oluyor.”
‘Kaçışımız yok’
Başkan Yılmaz, Merkez Bankası’nın ‘fiyat istikrarı’ derken büyümeyi ve istihdamı gözetmediği eleştirilerinin hatırlatılması üzerine şöyle dedi:
“Biz öteden beri bu ikisinin arasında orta ve uzun vadede çelişki yok diyoruz. Eğer bu ülke sürdürülebilir yüksek büyüme, tek haneli politika faizi istiyorsa fiyat istikrarını sağlamak zorunda. Bundan kaçış yok. Fiyat istikrarı kamu malıdır. Ne kadar çok insan kullanırsa o kadar iyidir. Son 6-7 yıl kesintisiz büyüdüysek bundandır.”
Yılmaz, Merkez Bankası’nın, büyümeyi de gözeten bir politika izlemesi için kanununda bir değişikliğe ihtiyaç olup olmadığına ilişkin bir soruya, “Çok yanlış olur. O zaman kaosa döner” diyerek karşılık verdi.
Yılmaz, “Yapılması gerekenler varmış da MB yapmıyormuş veya eksik yapıyormuş, dolayısıyla ‘Aslında daha iyi olabilirdik ama kanunu yanlış yazılmış, düzeltilmesi gerekir’ gibi bir tartışma, beklenti yönetimini olumsuz etkiliyor. Basına önemli görev düşüyor. Bize her türlü eleştiriyi yapın ama temeli olmayan tartışmalar bize zarar veriyor ve ekonomik ajanların kafasını karıştırıyor” diye konuştu.

15 yıldır Suzuki’yi iknaya uğraşıyor

LEVENT KÖPRÜLÜ

Suzuki Pazarlama Başkanı Hakverdi, “15 yıl önce fabrika için Japonlarla anlaştık ancak kapasite azdı. Büyük kapasite için uğraşıyorum” dedi

(Soldan sağa) Suzuki Pazarlama Genel Müdürü Edmondo Morigi, Yönetim Kurulu Başkanı Ural Hakverdi, Murahhas Aza Ali Savcı.

Suzuki’nin Türkiye distribütörü Suzuki Otomobil Pazarlama ve Ticaret’in Yönetim Kurulu Başkanı Ural Hakverdi, 1984’te tek bir bayi ile başladıkları faaliyeti 25 yıldır kesintisiz sürdürdüklerini belirterek, “Japonları üretime ikna etmek için uğraşıyoruz” dedi.
Suzuki Otomobil Pazarlama’nın kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen etkinlikte konuşan Hakverdi, 15 yıl önce Japonlarla Türkiye’de fabrika kurulması amacıyla anlaştıklarını, ancak kendilerine önerilen düşük kapasite nedeniyle bunu kabul etmediklerini söyledi. 

‘Yatırım gündemde’
Japonların 20 bin kapasiteli bir tesis önerdiğini ve Suzuki’nin o dönemde popüler olan 4x4 Samurai modelinin üretiminin gündeme geldiğini hatırlatan Hakverdi, “Bu kapasite bir fabrika için yeterli olmayacaktı. En az 70-80 binlik kapasite gerekliydi. Bunun için kabul etmedik” dedi.
Kendilerinin Suzuki yönetimine Avrupa pazarı da dahil olmak üzere ihracat ağırlıklı ve 100 bin - 150 bin adetlik bir öneri götürdüklerini hatırlatan Ünal Hakverdi şöyle konuştu:
“O dönemden beri üzerinde düşünüyorlar. Geçen yıl da gündeme geldi. Japonlar düşünmeden karar vermiyorlar. Ama karar verdiklerinde de çok iyi bir evlilik gerçekleşiyor.”

Masa altı teşviki
Hakverdi, Suzuki yatırıma razı olursa teşvikin gündeme gelip gelmeyeceğine ilişkin soru üzerine şunları söyledi:
“Maliye Bakanı, bir modelin üretim töreninde gerekirse masa altından teşvik verebileceğini söylemişti. Elbette o zaman masa altından bize nasıl bir teşvik vereceğini soracağız.”
1984’te Suzuki otomobillerin Türkiye’de satışına tek bir bayi ve 300 otomobille başladıklarını hatırlatan Hakverdi, 25 yılda sektörün pazarlama ve satış strateji ve uygulamaları konusunda çok önemli gelişmeler gösterdiğini belirterek şöyle dedi:
“İlk pazarlama faaliyetlerinden biri olarak 1984’te bir büyük günlük gazete bizden 7 adet Suzuki araç istedi. Bu araçları çekilişle tüketiciye verdi. Gazete ilanlarında araçlarımız ‘Japon Harikası’ olarak lanse edildi ve böylece tüm Türkiye’de tanınmış oldu.”

 

4 milyar dolara turizm şehri kuruyor, 9 otel daha yapacak

Ekonomi konuşmaları: İBRAHİM EKİNCİ / FOTOĞRAFLAR: OZAN GÜZELCE

Forbes’ın ‘dolar milyarderleri’ sıralamasında adı geçen Türk zenginlerden biri de Ağaoğlu grubunun patronu Ali Ağaoğlu.

Türkiye listesinde 1.4 milyar dolarlık servetiyle 19’uncu sırada yer alıyor. Türkiye’de inşaattan kazandığıyla listeye girmiş başka isimler de var ama Ali Ağaoğlu’nun özelliği ‘konut satarak’ böyle büyük bir servet yapmış olması. Son yıllarda Türkiye gayrimenkul pazarındaki potansiyeli en iyi gören ve değerlendiren bir işadamı.
25 - 30 yıl önce satın aldığı arazilerin üzerine bugün çok değerli projeler yapıyor. “Benim özelliğim nerenin değerlenebileceğini kestirmem” dedi, söyleşimizde.
Bu zaten kazandırıyor. Üzerine yaptığınız proje de ekstrası...
Sonuçlar da bunu kanıtlıyor. Ağaoğlu’nun arsa topladığı bölge, İstanbul’un en önemli gelişme bölgelerinden biri haline geldi. Ataşehir bugün çok değerli. Ne kadar arazisi var, kendisi de bilmiyor. Ama 1.4 milyar dolarlık servet, 10 milyar YTL’lik projeler 25 - 30 yıl öncesinin öngörüsü üzerinde şekilleniyor.
Ağaoğlu, turizme de önemli yatırımlar yapacak. 3 oteli var, 9 daha yapacak. Bunların 5’i, Bodrum’daki ‘Turizm Şehri’ projesinde yer alacak. Turizm Şehri projesi, büyük bir iş. 4 milyar dolarlık satış geliri bekliyor. Bu gerçekten bir şehir, çünkü 10 bin konut yer alacak.
Ağaoğlu, son yıllarda hemen hemen bütün önemli şirketlerin ilgi gösterdiği enerji sektöründe de yatırım yapacak. Rüzgar lisansları var. HES’lerle de ilgileniyor.

 

Ali Ağaoğlu kimdir?
Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu,
3 Mart 1954’te Trabzon’un Of ilçesinde doğdu. Çok genç yaşlarda iş hayatına atılan Ali Ağaoğlu, Ağaoğlu Şirketler Grubu’nu kurdu. 27 yıldır inşaat, turizm ve hizmet sektöründeki çalışmalarına devam ediyor.
1981 yılında büyük site kategorisinde ilk inşaatını tamamlayan Ağaoğlu, bu tarihten itibaren sanayi sektörüne yönelerek faaliyetlerini genişletmeye başladı. 1998’de “My” konseptli projeleri başlattı.
Eltes İnşaat’ı aldıktan sonra ‘Eltes Güneşi Ümraniye’ ve
‘Eltes Gold Residence’ projelerini geliştirdi. Üç çocuk babası olan Ağaoğlu doğa tutkunu. Kilyos’taki çifliğinde sebze meyve
yetiştiriyor, hayvanlarıyla ilgileniyor.

 

Ağaoğlu’nun iki işi var. Gayrimenkul ve turizm. Bu sektörlerin iş hacminizdeki payları nasıl dağılıyor?
Ağırlığımız inşattır. İşimizin yüzde 90’ı inşaattan gelir. Turizmin payı yüzde 10’lardadır.
Peki turizmin payını artırmak diye bir hedef var mı?
Turizmde büyümek istiyoruz. Bu sektörün önü açık. Türkiye’nin turizm potansiyeli yüksek. Paris, Londra veya Roma’ya bakın. Bunlar kent olarak 40 - 50 milyar dolar kazanıyor. İstanbul’un bunlardan eksiği yok. Tarihi çok daha eski. Sadece İstanbul 30 milyar dolar kazanabilir. Türkiye’nin bunu kullanması lazım. Yüzde 100 katma değeri olan bir sektör. Yabancı girdisi yok. 
Üç oteliniz var. Başka yatırımınız da var mı bu sektörde?
My City, şehir oteli. Ağaoğlu My Village Residence var Samandıra’da. Bir de kayak otelimiz var Uludağ’da. Ağaoğlu My Resort. Yeni oteller yapıyoruz. Ümraniye’de kongre oteli yapıyoruz. 2009’da devreye girer.
Küçük Çamlıca’da bir başka otel yapacağız. Bu sene başlarız. 6’ıncı otelimiz Ataşehir MyWorld’de. Bir başka otel projemiz, biliyorsunuz Boğaz’da Amcazade Yalıları’nı aldık. Osmanlı sivil mimarinin ender örneklerindendir. Birkaç yalıdan oluşan bir birimdir. Mimari yapıyı bozmadan bir butik otel yapacağız. Müze otel konseptinde bir tasarım düşünüyoruz. Ayrıca, Bodrum projemizde  farklı konseptlerde 5 otel yapacağız. Bu 9 otel bittiğinde toplam 12 otel olacak.
Otelleri kendiniz mi işletiyorsunuz? Ne zaman biter bu oteller?
Mevcutların işletmesi bizde. İlerde bir dünya markasından işletme alabiliriz. 2010’da bunları bitiririz. Bodrum sadece etap etap gidecek. Hızlıyız.
Bodrum projesini konuşalım biraz. Ne yapıyorsunuz orada?
Bodrum’da iki güzel arazimiz var. Birisine 2007’de başladık.  ‘Turizm şehri’ kuruyoruz. Hedefimiz ağırlıklı olarak yabancılara ikinci konut atmak. Golf sahaları yapıyoruz. 2009’da satışa çıkarız. Kuzey Avrupa ülkesi vatandaşlarını düşünüyoruz. 5 otel, 2 golf sahası, sosyal donatılar, alışveriş merkezleri, spor alanları ve 10 bin konut olacak.
Buranın proje değeri nedir?
4 milyar doların üzerinde bir satış geliri bekliyoruz. Etap etap gideceğiz. Birinci etabı 2010’da biter. Sonra diğerleri gelecek. Arazisi 10 bin dönümdür. Dünyanın en çevreci projelerinden biri olacak. İspanya’yı örnek aldık. Yalnız onlar kıyıları tahrip etti. Onların hatasına düşmeyeceğiz. 30 milyon dolarlık ağaç yatırımı yaptım. Büyük bir sera kurduk. 1 milyon begovil yetiştiriyoruz. Yüz binlerce ağaç... Başında Türkiye’nin en radikal çevrecilerinden Can Pulak var. Seranın patronu Can Pulak’tır.
Neden özellikle Kuzey Avrupa?
O ülkelerin vatandaşları güneşe hasrettir. Onlar için çok çekici olacağını düşünüyorum. 2009’da oralarda pazarlama işine başlayacağız. Bu tür projelerin ülkeye çok katkısı olur. Burada evin satış bedelinden bahsetmiyorum. Artısı var.  6 ay burada kalıyor. Evinde konaklayan bir yabancı ayda 3 bin euro harcar. Türkiye’nin fahri büyükelçisi oluyorlar.
Sizin çok araziniz var, ne zaman topladınız bunları?
25 yıl önce aldığım arazilerin üzerine bugün proje yapıyorum. Doğma, büyüme İstanbulluyum. Bu nedenle projelerimiz genellikle İstanbul’da oldu. Üç yeni proje ile Avrupa Yakası’na geçtik. Seyrantepe, Bahçelievler ve Ayazağa projeleri başladı.
Ne kadar konut yaptınız?
10 bini geçmişizdir. Anadolu Yakası’nın ilk 18 katlı binasını da ben yaptım. O zaman babamla birlikteydik. My konseptini 1998’de başlattım. My konsepti aslında nitelikli konutun başlangıcıdır. Konut sığınak değil bir yaşam alanıdır. 
Aile şirketi misiniz?
Hayır, 19977’de babamdan ayrıldım. Bu şirketi 1981’de kurdum. İki kardeş (Hüseyin Ağaoğlu) ortağız. Toplam dört kardeşiz, ablam var. Bir kardeşim babamla birliktedir.
Konut öncesinde başka bina inşaatları da yaptınız anlaşılan...
Evet. 1980’li yıllarda fabirkalar, oteller yaptım ama konutta devam ettim. My konsepti ile insanları Moda’dan, Etiler’den Ümraniye’ye taşıdım. Evleri sahiplerine teslim etikten sonra bırakmadım, hizmet sunmaya devam ettik. Cluplar yaptık, işletiyoruz. Yaşam standardını yukarı taşıyoruz. Aslında yaşam konsepti satıyoruz, daireler eşantiyonu...
Peki bir başka sektöre girmek yok mu? Herkes enerjiye giriyor... Siz ne yapacaksınız bu sektörde?
Enerjide girişimimiz var. 3 lisans aldım rüzgârda. Projeleri devam ediyor. 2009’da Mersin - Mut projesi bitiyor. Çanakkale, Yalova, Karacabey’de üç yeni lisans alacağız. Hidroelektrik santrallarıyla da ilgiliyiz. Bu konuda görüşmelerimiz var. Enerjide büyümek istiyoruz.
Bodrum projesinde hedef yabancılar olduğuna göre büyük bir reklam bütçesi ayırmış olmalısınız....
Reklam bütçemiz bizim satış hasılatımızın yüzde 3’üdür. Önemli bir nokta, bizim konut sattığımız müşterilerimizin yüzde 80’i, bizim eski müşterilerimizin yakınları veya tanıdıklarıdır. Bodrum’u satmaya çıktığımızda büyük reklam yapacağız. Türkiye’nin tanıtım bütçesi kadar bir tanıtım planlıyoruz.
Kaç şirket var, istihdam ne kadar?
80’li yılarda 30 şirketim vardı. Tuğla fabrikam vardı Tekirdağ’da. Kiraya verdim. Bursa’da vardı, sattım. Başka bir sektöre girme planım yok. Bir enerji var. Şu anda işleri 5 ana şirket üzerinden götürüyorum. Akdeniz İnşaat, Uludağ Tur, Uludağ Turizm, Kuşaklıkaya Turizm, Ağaoğlu Turizm ve Eltes İnşaat.
Taşeronlarla birlikte toplam çalışan sayımız 10 bini buluyor.
2007 yılını ne kadar bir satış geliriyle kapattınız? Elinizdeki projelerin toplam yatırım değeri nedir?
1 milyar YTL civarında bir satış geliri ile kapattık. Elimizde çok proje var. Tam hesaplamadım ama yaklaşık 10 milyar YTL’lik bir iş vardır elimizde.
Konut fiyatları biraz pahalı değil mi? Bayındırlık tebliğine göre lüks mesken çelik karkas binalarda ortalama maliyet 890 YTL, betonarmede 542 YTL. Buna yüzde 15 civarında asansör, kalorifer ekleniyor. 1000 YTL sayalım. Ama satışlara baktığımızda metrekare fiyatları 3 bin YTL’den başlıyor...
Bayındırlık fiyatları imalat fiyatlarıdır. Sosyal konut tarzıdır. Arsa payı yok içinde. En pahalı şey arsa. Yerine ve projesine göre arsa payı maliyetin yüzde 50’sinden başlar yüzde 80’ine kadar çıkabilir. Bunun üzerine müteahhit kârını da koyarsanız pahalı değil. Ağırlıklı satış fiyatı metrekare 1500- 2000 dolardır. 5 - 6 bin dolara da vardır ama toplamın yüzde 1-2’sini geçmez. İstanbul’da arsa çok pahalı. İnşaat malzemelerine bakın. Demir üç ayda 800’den 1.700’e geldi. Bunlardan doları emlakta fiyatların aşağı gelmesi mümkün değil dedim.
Peki Ağaoğlu grubu, sosyal sorumluk projelerinde var mı?
Benim için bu konu önemli. Sadece çok para kazanmak peşinde değilim. Yaptıklarımı da çok anlatmıyorum. Başta eğitim. Önemli şeyler yaptık. En son onkolojiye bağışımız oldu. 5 - 6 okul yaptırdım. Çok programlı bir lise yaptık. En büyük hayır eğitim için yapılandır. Bir adam 30 yılda yetişiyor.
Türk Eğitim Vakfı’nın Türkiye’nin geleceği için 1.5 milyon e-kart kampanyasına ana sponsor olduk. Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara ile ilköğretime yönelik deprem eğitimi kampanyasını yürüttük.  Asiye Ağaoğlu Çok Programlı Lisesi’nin ardından Trabzon’un Of ilçesinde Miktat Ağaoğlu Anadolu Lisesi’ni yaptırmaya başladık.
Ümraniye’deki tam donanımlı bir ilköğretim okulunu hizmete açacağız.
TOÇEV’in kampanyası dahilinde Kastamonu ve Bartın’da okullar onardık. Kabataş Eğitim Vakfı’nın 100. yılı onuruna bağışladığı Ümraniye’deki arsa üzerine özel anaokulu ile ilköğretim okulu yapıyoruz.
Ayrıca 46’şar derslikten oluşan Yamanevler İlköğretim Okulu ile depremden büyük zarar gören Zübeyde Hanım İlköğretim Okulu’nun da inşaatlarını üstlendik.
Ağaoğlu’nun bütün projeleri İstanbul’da. Anadolu’ya açılmayı, başka kentlerde projeler yapmayı düşünmüyor musunuz?
Bodrum-Milas Gayrimenkul ve Turizm  Geliştirme Projesi  ile “Mega bir turizm kompleksi” planlıyorsunuz? 2007 yılında altyapı çalışmalarına başlanan projeyle, iki binli yılların dünya çapındaki taleplerini karşılamayı, uluslararası yaşam tarzına cevap vererek bölgesel turizmi geliştirmeyi amaçlıyorum.
Bizim müteahhitler eski Türk mimarisini niye taşımazlar bu inşaatlara... Örneğin Artvin’de, Karadeniz’de çok güzel bir mimari var. Safranbolu evleri modern projelere uygulanamaz mı?
Eski Türk evlerinde estetik vardır. Benim Of’taki evim Karadeniz mimarisine uygundur. Safranbolu evleri mühendislik harikası. Bizde mimariyi kentlere göç bozdu. Etraftaki evlere bakın. Hiçbirinde estetik yok. Buraya Karadeniz mimarisini, Safranbolu evlerini taşımak zor. O kadar geniş arsa yok. Arsa fiyatları bizde çok yüksek. Şehrin dışına doğru projelerde uygulanabilir.
Yüksek katlı binalarla insanlara daha geniş yeşil alan sunmaya çalışıyoruz. İstanbul‘un apartmanlarının etrafında yeşil alan yok. Çocuklar sokağa çıkamıyor.  Çocuklar salon çocuğu. Çime basmaya korkuyor. Biz araçları da yer altına alıp yeşili geniş tutmaya çalışıyoruz.
Müşterilerimiz genellikle çalışan aileler. Çocuklarını rahatça bırakabilecekleri mekânlar yaratmak lazım. Çocuk apartmanın bahçesine çıkabiliyor. Diğerleriyle oynayıp sosyalleşebiliyor. Bizim hedef kitlemiz B gelir grubu ama ona A gelir grubunun konforunu sunuyoruz. Bizim müşterimizin yüzde 80’i çocuklu aileler. Nedeni sitelerimizin güvenliği.
Memleketinize (Trabzon-Of) gidiyor musunuz?
Akrabaları her yıl Uludağ’daki otelimde topluyorum.  Otobüsler gönderip getirtiyorum. Otel 800-900 kişi kapasiteli. Kemençeler de gelir, üç gün üç gece çalıp oynarız. Bu imkânı olan var olmayan var. Küsler barışır, birbirini görmemişler görür. Of’a ev yaptırdım. Bir malikâne. 6 milyon dolar. Bazen oraya gidiyorum. Ama çok gidemiyorum. Manzarası harika. Babam gidiyor ara sıra. Gitmişken köyün problemleri ile de uğraşıyor. Yol yaptırdım. 


 

Kredilerde düşüş var, faizler çıkınca biz finansmana başladık
Satışlar nasıl gidiyor? Bankalarda bir sıkıntı var mı?
Şu anda İstanbul’daki konutların yüzde 70’i oturulacak evsafta değil. Çok kötü binalar. Tarihin en önemli şehirlerinden biri gecekondu başkenti oldu. Yeni konuta kesinlikle ihtiyaç var. İç piyasada siyesi belirsizlik etkisi oldu. Dış piyasada da ABD’deki mortgage işi var.  Müşteri biraz temkinli hareket ediyor. Psikolojik etkisi var. Bekle gör tavrında insanlar. Ama doğru ödeme koşullarıyla her zaman konut satmak mümkün.
Biz geçen yıldan daha iyiyiz. Ama bu bütün piyasa için ölçü değil. 800 civarında satışta olan dairemiz var. Bankalar faizleri biraz artınınca biz kendi finansman imkânlarımızı devreye koyduk. Alıcı, “Faizler 1.20’den 1.50’ye çıktı, bekleyeyim düşer” diyor. Konut uzun vadeli finansmanla alınır. Türkiye’de uygun ödeme koşulları sağlayınca alıyor tüketici. Bankalar bir tedirginlik yaşadılar. Faizler yukarı çıktı. İlk üç ayda konut kredilerinde bir düşüş izlenmiyordu ama nisanda düşüş var. Tüketici bu aralar borçlanmaktan kaçınıyor.
Siz projeleri biraz ağırdan mı alıyorsunuz?...
Hayır, hiç hız kesmedik. 4 - 5 projemiz var, hepsi de yürüyor. Şartların çok daha iyi noktaya geleceğini düşünüyorum. Türkiye bu global kriz şartlarından aslında daha çok yararlanabilirdi. Fırsatlar ülkesi. Dünyada böyle 4 - 5 ülke vardır, birisi de Türkiye. Bu dalgalanmayı lehine çevirebilirdi. Ama hiç yapmaması gereken bir şeyi yaptı. İktidar partisine kapatma davası açıldı. İnşallah kısa zamanda biz uzlaşmaya varılır da belirsizlik biter. Uzarsa, tahminim etkileri olumsuz olur.

 

 Ağaoğlu’nun gündemi
-  4 milyar dolarlık Bodrum Turizm şehri projesi, başladı.
-  5’i Bodrum’da olmak üzere 9 yeni otel, böylece önemli bir otel zinciri kuracak.
-  Otel yatırımlarıyla birlikte turizmde büyümek istiyor.
-  Enerjide 3 rüzgâr santralı lisansına sahip, yeni lisanslar alacak.
-  HES’lerle de ilgileniyor. Bu konuda görüşmeleri var.
-  2010’a kadar mevcut konut projelerini tamamlayacak.

 

Rakamlarla Ağaoğlu
-  Ağaoğlu grubu iki sektörde faaliyet gösteriyor
-  Gayrimenkul ve turizm
-  İş hacminin yüzde 90’ı inşaattan geliyor
-  Enerji sektörüne girdi, büyüme hedefi var.
-  Grupta 5 ana şirket var
-  İstihdam 10 bin kişi
-  2007’yi 1 milyar YTL satışla kapattı
-  Elindeki projelerin değeri 10 milyar YTL

Tofaş’ın 2009 hedefi 400 bin araç üretimi

BURSA DHA

2008 yılında 360 bin araç üretim rakamına ulaşan Koç Holding şirketlerinden Tofaş, 2009 için üretimde 400 bin aracın üzerine çıkmayı planlıyor

Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, Tofaş’ın son dönemde üstlendiği Linea ve Mini Cargo projeleriyle üretimini ve satış adetlerini artırdığını söyledi.
Koç, “Tofaş bu yıl 514 milyon dolarlık yatırım gerçekleştirecek. Mini Cargo projesi sadece Türkiye için değil, Avrupa pazarı için de fevkalede büyük önem arz ediyor. Tofaş yaptığı bu yatırımlar sayesinde 2008’de 360 bin üretim rakamına ulaşarak, rekor kıracak. 2009 hedefi ise 400 bin adetin üzerine çıkmak” dedi.
Mustafa Koç, Bursa’daki ilk Otokoç tesisi ile yenilenen Birmot Bursa tesisinin açılışına katıldı. Açılış törenine Koç’la birlikte, Koç Holding CEO’su Dr. Bülent Bulgurlu, Koç Holding Otomotiv Grubu Başkanı Turgay Durak, Otokoç Genel Müdürü Cenk Çimen, Tofaş CEO’su Ali Pandır, Bursa Valisi Şahabettin Harput da katıldı.

‘Gurur duyuyoruz’
Açılışta konuşan Mustafa Koç, otomotiv sektörünün kalbi olan Bursa’da, Birmot ve Otokoç tesislerini açmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Şirketlerinin, Vehbi Koç tarafından 1926 yılında kurulduğunu belirten Mustafa Koç, “Vehbi Bey, 1928 yılında kamyon ve otomobil sektörlerinin hızlı büyüyeceğine inanarak, otomotiv alanında yatırım yapmaya karar verdi. Birçok evreden geçen otomotiv işimiz bugün, Türkiye’de otomotiv üretiminin ve ihracatının yüzde 45’ini, yurtiçi satışların da yüzde 30’unu gerçekleştirir duruma geldi” diye konuştu.
Koç, “Buraya gelmeden önce Tofaş tesislerini gezdim. Yeni üretim hattı ve kullandığı teknolojiyle Tofaş gerçekten fevkalade gurur duyduğumuz bir tesisimiz” dedi. 

Ford da hedef büyüttü
Koç Holding’in otomotivdeki diğer gururu Ford Otosan’ın bu yıl 115 milyon dolar yatırım planı bulunduğuna dikkat çeken Mustafa Koç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2004 yılından bu yana Ford’un Transit modeli Avrupa’da sadece Kocaeli fabrikasında üretiliyor. Ford Otosan’ın 2008 yılı üretim adedi 330 bin olacak. 2009 hedefi ise 360 bin seviyelerinde olacak. Ayrıca Otokar, Otoyol ve Türk Traktör ile yeni yatırımlarla büyümelerini sürdürüyorlar. Otomobil grubundaki diğer önemli isim ise geçen yıl kasım ayında Otokoç otomobil, tüzel kişiliği altında birleştirdiğimiz Birmot, Otokoç, Budget ve Avis markaları ile yürüttüğümüz otomotiv perakendeciliği ve araç kiralama işlerimizdir.”
“Otokoç ve Birmot, Ford Otosan ve TOFAŞ satışlarının yaklaşık 3’te birini gerçekleştiriyorlar. Perakende olarak Türkiye pazarında yüzde 9 pay alıyorlar” diyen Koç, bu yılki hedeflerinin 57 bin 500 araç satışı gerçekleştirmek ve araç kiralama işiyle birlikte toplamda 2 milyar YTL ciro elde etmek olduğunu söyledi.

 

Mustafa Koç: Petrol fiyatlarında düşüş beklemiyoruz
Konuşmasının ardından gazetecilerin petrol fiyatlarındaki artışın otomotiv sektörüne etkisinin ne olacağını sormaları üzerine Mustafa Koç şunları söyledi:
“Otomotiv sektöründen ziyade direkt Türkiye’yi etkiliyor. Türkiye olarak ekonomide dünya ile entegre olduğumuz için onları da çok yakından ilgilendiriyor, bizi de çok yakından ilgilendiriyor. Fakat bu gidişle petrol fiyatlarının önümüzdeki orta vadede düşeceğini zannetmiyoruz.
Bunun tabii ki enflasyona da olumsuz olarak yansıyabileceği zannediyorum. İnşallah yanılırım.”
Koç, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in “TÜSİAD bizim raporumuzu incelememiş” açıklaması için de “Ben onu duymadım” yanıtını verdi.

14 İslam ülkesi krizde 285 milyon kişi yoksul

EMRE BAYLAN Antalya DHA

İKT Genel Sekreteri İhsanoğlu, İslam ülkelerinde yoksulluğun cehalet, yanlış beslenme, hastalık ve suç işleme gibi sorunları artırdığını söyledi

İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, “Yoksulluk İslam dünyasında, cehalet, yanlış beslenme, hastalık ve suç işleme gibi sorunları artırıyor. İKT’ye üye ülkeler nüfusunun yüzde 26’sı yaklaşık 285 milyon insan ciddi yoksulluk altında. Bu durum dehşet vericidir. 14 İKT üyesi ülke, dünyanın kriz içindeki 37 ülkesi içindedir” dedi.
İKT’nin Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) İzleme Komitesi’nin 24. Toplantısı Antalya’da başladı.
Türkiye’nin başkanlığı ve ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıya Suudi Arabistan, Filistin, Senegal, Malezya, Kuveyt, İran, Kamerun, Pakistan, Katar, Endonezya ve Sierra Leone’den heyetler katılıyor. İstanbul Şişli Konyalı Camisinde görevli Erhan Mete tarafından Kuran-ı Kerim okunarak açılan toplantıya bir mesaj gönderen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, şu ifadelere yer verdi:
“İslam ülkelerindeki fakirlik ne yazık ki önemli ölçüde devam etmektedir. Üyelerimizin en az 22’si azgelişmiş ülke statüsündedir. Bu çerçevede İslam Kalkınma Bankası bünyesinde kurulmuş olan Kalkınma İçin İslami Dayanışma Fonu ekonomik olarak zor durumdaki kardeş ülkelere yapılan yardımları artırmak ve etkinleştirmek için büyük bir adımdır.”
İKT üyesi ülkeler arasındaki ticaretin geliştirilmesi ve serbestleştirilmesi ile ilgili konuların ele alındığı toplantının açılışında konuşan İhsanoğlu, İslam ülkeleri ile ilgili olarak oldukça ciddi bir açlık tehlikesi tablosu çizdi:

‘Dehşet tablosu’
“Yoksulluk, İslam dünyasında cehalet, yanlış beslenme, hastalık ve suç işleme gibi sorunları artırıyor. İKT’ye üye ülkeler nüfusunun yüzde 26’sı yaklaşık 285 milyon insan ciddi yoksulluk altında ve yemek, sağlık, eğitim ve barınma gibi en ciddi ihtiyaçlardan yoksun yaşıyor. Bu durum dehşet vericidir.
Yoksulluğun azaltılması için İslam Kalkınma Bankası içinde bir fon oluşturuldu. Bugüne kadar 10 milyar dolar olan toplam miktardan yalnızca yüzde 26’sı üye ülkeler tarafından verildi. Tüm üyeleri daha fazla katkı yapmaya çağırıyorum.
Dikkatinizi artık dehşet vereci boyutlara ulaşmış olan yeni bir krize de çekmek istiyorum. Küresel gıda açığı. Hızla artan küresel gıda krizi, İKT üye ülkelerinin özellikle yoksullukla ettiği mücadeleyi ve ekonomik kalkınmaya yönelik çabalarını tehdit ediyor. 14 İKT üyesi ülke, dünyanın kriz içindeki 37 ülkesi içindedir ve gıda tedariği için dış yardım almaktadır.
Oysaki İslam ülkelerinde gıda krizini çözecek büyük potansiyel var. Bazı ülkelerde toprak, su ve nüfus varken sermaye yok. Bazı ülkelerde ise sermaye varken, bunun karşılığında tarıma elverişli toprak ve su yok. Bizim teklifimiz, bu iki, üç imkana sahip ülkeler arasında işbirliği yapmak suretiyle bir sinerji yaratmaktır.”

 

Tercihli ticaret anlaşmalarına imza
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren de “Acilen bir uzmanlar grubu oluşturulup emtia fiyatlarındaki artışın nedenleri incelenerek yapılabilecek işbirliği konusunda çalışılması önem arz ediyor” dedi. İKT Tercihli Ticaret Sistemi’nin bir an önce uygulanmasının bütün üye ülkelerin yararına olacağını belirten Ekren, tercihli ticaretin
1 Ocak 2009’da uygulanabilmesi için ilgili ülkeleri anlaşmaları imzalamaya davet etti.
Ekren, “İKT üyesi ülkelerin dış ticaretinde geçtiğimiz yıllarda önemli iyileşmeler yaşandı. 2006’da dünya ticaret hacmi bir önceki yıla göre yüzde 13 artarak 11.760 milyar dolar oldu. İKT üyesi ülkelerin toplam ihracatları ise yüzde 21 artarak 1.190 milyar dolara ulaştı. İKT içi ticaret 2006’da 175 milyar dolar. İKT üyesi ülkelerin birbirlerine yaptıkları ihracatta en büyük pay, yüzde 38 ile petrol. Tercihli ticaretin yanı sıra İslam Kalkınma Bankası bünyesindeki Uluslararası İslam Ticaretin Finansmanı Şirketi’nin 2008 yılı için ayırmış olduğu 2.7 milyar dolar mali kaynağın ihracat ve ithalatçılara uygun şartlarda sağlanması, söz konusu hedefimizin gerçekleşmesine önemli bir katkı yapacak” dedi.

 

Enerjiye giriyor, kablo, mobilya ve bilişimde daha hızlı koşacak

Ekonomi konuşmaları: İBRAHİM EKİNCİ / FOTOĞRAFLAR: MUSTAFA ALKAÇ

Boydak Holding, tipik bir aile şirketi. Üç kardeş kurmuş, bu kardeşlerin çocukları 6 kişinin yönetiminde devam ediyor. İkinci kuşakta sorun yok, son sozü Hacı Boydak söylüyor.

Üçüncü kuşağa geçerken grup daha da büyümüş olacak. Çocuklar çoğalacak. Holdingin Yönetim Kurulu Başkan Vekili Mustafa Boydak’ın anlattığına göre önümüzdeki dönem kurumsallaşma adımları çoğalacak. Şirkete daha çok profesyonel yönetici gelecek. Bu da üçüncü kuşağa devre, aynı zamanda kurumsallaşmanın eşlik edeceği anlamına geliyor. 3.2 milyar YTL cirodan ama aynı zamanda çok hızlı büyüyen bir gruptan söz ediyoruz.
Boydak grubu, bilinen işleri dışında bir de enerjiye girmek istiyor. Kablo, bilişim ve mobilyada ciddi büyüme hedefleri var. Bilişimde ABD’li bir firma ile ortaklığı bugün yarın açıklamaya hazırlanıyor. Türkiye Finans’ta hisse satışından gelen ciddi kaynakla yatırımlarını sürdürüyor. Şirket satmak gündeminde yok ama almak veya iştirak etmek var. Bu konuda da yakında açıklamalar gelmesi şaşırtıcı olmaz.
Boydak grubunun yurtdışında üretimi yok. Bu konu da gündeminde. Bazı bölgeleri inceliyor. Büyüklüğüne göre ihracatı az. Bu konuya yüklenme kararında. Yurtdışı yatırımı da büyük pazarlara kolay ve hızlı girebilmek için istiyor zaten.
Finansta hisse sattı ama çıkmak niyetinde değil. Sermaye artırımı ile bu sektördeki varlığını güçlendirecek.

 

 Boydak grubu, mobilya, finans, lojistik, tekstil, pazarlama, kablo - tel, servis, kimya, bilişim ve pazarlama sektörlerinde faaliyet gösteriyor. Bu sektörlerin iş hacminiz içindeki payı nedir?
Grup 10 sektörde faaliyet gösteriyor. İş hacmimizin yaklaşık yüzde 45’lik kısmı mobilyadır. Yüzde 22’lik kısmı kablo sektöründen. Tekstil sektörünün yaklaşık yüzde 8’lik bir payı var. Kimyanın da yüzde 8’lik bir payı var. Bu payları finans hariç olarak söylüyorum. Yüzde 10’luk kısmı tel-metal sektöründen geliyor. Boru da bunun içinde. Bilişim yüzde 3. Kalan yüzde 2’lik kısım diğer sektörlerden.
Bu sektörlerin hangisinde daha hızlı büyümeyi düşünüyorsunuz? Ağırlıkları değişecek mi?
Kabloda yüzde 20’nin üzerinde olan pazar payımızı artırmak için yeni yatırım yapacağız. Kayseri’de yeni bir alüminyum iletken ve kablo tesisi, yanında da elektrolitik bakır tesisi kuruyoruz. Yatırım değeri 20 milyon euro’dur.
Tekstilde durum devam edecek. Mobilyada özellikle ihracatta payımızı artırmak istiyoruz. Mobilyada iç piyasa için de mevcut pazar payımızı koruyarak birkaç puanlık artış hedefliyoruz. Şu anda pazar payımız markalı mobilyada yüzde 20’nin üzerinde. Şu anda yeni yatırımlarımız var. Özellikle işin panel mobilya ayağında yeni teknolojiler getiriyoruz. Bu üretimlerle hem çeşit hem de tüketiciye daha fonksiyonel ürünler sunma yönünde çalışmalarımızı olacak.
Mobilyada Adapazarı’nda bir yatırım yaptık devreye girdi. Oturma grupları kanepe ve yatak üretiyoruz. İstikbal ve Bellona ile yolumuza devam ediyorduk. Şimdi c ve d grubu için Mondi markası geldi. Geçen yıldan beri satıyoruz.
İlk 500 içinde kaç firmanız var?
6 şirketimiz var. 2007’de bir yenisi daha girmiş olacak. Boyçelik girecek. Böylece 7 firma olacak. Temennimiz bu.
2007’de grubun cirosu ne oldu?
2007’yi 3 milyar 200 milyon YTL’yle kapattık. Önceki yıla göre yüzde 15’lik büyüme oldu. 2008’de hedefimiz 4 milyar YTL ciro, yüzde 20’lik büyüme yakalamak. İlk üç aylık veriler yakalayabileceğimizi gösteriyor. Geçen yılla karşılaştırdığımızda yüzde 15’lik büyümeyi zaten yakaladık. Bu kadar türbülanslı bir dönemde bunu yakaladığımıza göre yıl sonu da yakalarız diye düşünüyoruz.
Grubun ihracatı ne kadar?
Grubun ihracatı iyi gidiyor. Geçen yıl 300 milyon dolardı. Bu sene 360 milyon dolar hedefliyoruz. Kablo, mobilya, tekstil kısmen de tel metal boru var. Ağırlığı mobilya ve kablodadır.
Toplam 110 ülkeye ihracatımız var. Her yıl yapmasak da yaptığımız ülke sayısı bu kadar. Ağırlıklı ihracat pazarımız Avrupa (Almanya, Fransa...) Balkan ülkeleri, Ortadoğu, İran var. Ülkelerin etnik özelliklerine göre üretim yapıyoruz. İran’a ve Ortadoğu’ya daha gösterişli. Avrupa’ya daha fonksiyonel... Kuzey Avrupa’ya biraz daha gri tonlu renkler gidiyor.
Arabistan’a ihracatta sıcaklık faktörü dikkate alınmadığı için mobilyalar deforme olmuş...
Her bölgenin iklimi farklı. Ahşap üretiyorsanız bunu dikkate almak zorundasınız. Geçmişte bizim de hatalarımız olmuştur ama tecrübe kazandıkça bunları azaltıyoruz. Şimdi S. Arabistan’a bizim ihracatımız var.
Yurtdışında bayilik veriyoruz. Sadece bizim ürünlerimizi satan 120 mağazamız var. Yoğunluğu Ortadoğu, Yunanistan ve Balkan ülkeleridir. Yakın coğrafyada mağaza sayısını artırıyoruz. Avrupa’da başka mağazalara veriyoruz. Dünyada toplam 5 bin satış noktamız var. 2 bin 200’ü Türkiye’de. IKEA da bizden bütün dünyada ürün alıyor. IKEA gelince pazarımız büyüdü. Mobilya sektörüne bakış pozitif yönde değişti.
Yeni bir mağaza konsepti geliştiriyoruz. 5000 metrekareler. İstikbal ve Bellona’da büyük mağazalar oluşturma gayretindeyiz. Bir evin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek. Hedef bu yıl 35 mağazaya ulaşmak. Ar-ge’ye ciddi yatırım yapıyoruz. Geçen yıl 10 milyon dolar harcadık.
Grupta istihdam ne kadar? Kaç fabrikanız var?
11 fabrikamız var. 9’u Kayseri’de. 12 bin kişilik istihdam var. Bankacılık hariç. Toplam 29 şirket var. Bunların bir kısmını birleştireceğiz. Yeniden yapılanma çalışması olacak. Özellikle pazarlamada aynı işi yapanları aynı çatı altında toplayacağız. Yönetim kolaylaşacak.
Yabancı ortaklı kaç şirketiniz var?
Mutfakta yabancı lisans kullanıyoruz. Bilişim şirketimiz HCS’de yabancı ortağımız var. Şimdi üçüncü bir ortak geliyor. Dünya çapında büyük bir firma Molex (ABD’li). Bilişim şirketimiz küçük ama hızla büyüyor. 20 milyon dolar ciro yapıyor. HES kablonun iştirakidir. Şimdi yüzde 30 HES Kablo’da kalacak, yeni ortak yüzde 40’ının sahibi olacak. 
Yurtdışında iki şirketiniz var...
Onlar pazarlama şirketi. Üretim amaçlı yatırım yok ama hedeflerimiz arasında. Ucuz diye kaydırmayı düşünmeyiz, pazara girmek için gideriz. Nüfus yoğun ülkeleri düşünürüz. Çin, Rusya, Ukrayna gibi... Hindistan da olabilir. Buralara bakıyoruz.
Bir de finansta ortaklığımız var. Yabancı ortaklık teklifi gelmedi mi diğer şirketlere?
Çok yabancı teklif geldi ama yabancı ortalığı bankacılıkta düşündük ve yaptık. Yüzde 60’ını sattık. Çok da iyi bir proje oldu. 1.2 milyar dolarlık kaynak girişi sağladık.
Mobilyada, kabloda, çelik tel boruda da geldi. Sıcak bakmadık. Çünkü bizim pazar payımız yerindeydi ve ilave alacağımız bir şey yoktu. Kapalı değiliz ama... Dünyada büyüklük olarak baktığımızda mobilyada ilk 5 içindeyiz.
600 milyon dolar civarında kaynak yarattınız. Ne yapacaksınız bununla?
Yürüyen yatırımlarımız var. Bir miktar borç rasyolarımızı küçültmek için kullandık. Banka da (Türkiye Finans) yeniden yapılandı, sermaye takviyesi yapmak gerekiyor. 200 milyon dolar sermye koyacağız. Oralarda kullanacağız. Kalanı da tabii ki yeni iş projelerinde kullanacağız.
Peki siz şirket almayı düşünüyor musuzun?
Kendi sektörümüze yakın konularda, sanayi kuruluşları bağlamında bazı değerlendirmeler yapıyoruz. Başka şirketlere iştirak etmeyi düşünüyoruz. Kablonun yurtdışı ayağı olabilir, sanayi tesisleri olabilir. Henüz somutlaşmadığı için fazla bilgi vermeyeceğim.
Sanayicilikte tecrübelendik. Operasyonel kâr üretebilen işlere, rekabet gücü olan işlere bakmamız lazım. Etrafımız, Türk cumhuriyetleri, Afrika, Mısır, Çin, Hindistan... Ortada Türkiye var. 20 yıl önce üreticilik Türkiye’de önemliydi ama artık pazarlama önemli.


Mustafa Boydak kimdir?
Mustafa Boydak, ilk, orta ve lise öğrenimini Kayseri’de tamamladı. 1983 -1987 yılları arasında Muğla Üniversitesi İşletmecilik Yüksek Okulu İşletme Yönetimi Bölümü’nü bitirdi. HES Kablo bakır üretim biriminde iş hayatına atıldı. 1990’da HES Kablo’nda yönetici oldu. 1994’te Merkez Çelik’in başına geçti. Diğer grup şirketlerinin yönetim kurullarında yer aldı. 1999’da HES grubunun ortaklık yapısının değişmesiyle birlikte, HES Kablo Genel Müdürlüğü ve Anadolu Finans Kurumu Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstlendi. Boydak Holding’in kurulmasından sonra Yönetim Kurulu Başkan Vekili oldu. 1998’de TÜSİAD üyesi olan Mustafa Boydak,
6 Mart 2005’te Kayseri Sanayi Odası Başkanlığı’na seçildi.

 

‘Ortaklık hukukuna dikkat  ederiz, tadımız bozulmaz’
Grupta hissedarlık nasıldır?
İki kardeş (babam ve amcam) kurucu, sonradan üçüncü kardeşin ortaklığı var. 40 yıldır bizimle çalışan 5 başka hissedarımız var. Boydak ailesinin payı yüzde 82’dir. Hacı, Şükrü, Yusuf, Memduh, Bekir ve Mustafa Boydak yönetimdedir. Bir Fethi Ünal, Nazif Türkoğlu ve Mehmet Kılınç, profesyonel yöneticilerimizdir. Üç kardeşin çocukları da şirkette.
Hacı Boydak Yönetim Kurulu Başkanı’dır. Ben (Mustafa Boydak) ve Şükrü Boydak başkan vekilleri. 6 da yönetim üyemiz var. Herkesin ayrı bir sorumluluğu bulunuyor.
Peki kurumlaşma olmayacak mı? Daha fazla profesyonel yönetici gelmeyecek mi? Şirket büyüyor...
Kurumlaşmaya yavaş yavaş gideceğiz. Aile şirketlerinde dengeler çok önemlidir. Yeni gelecek aile üyelerine iş yaratmanız lazım. Bireyler arası ilişkileri yönetmeniz lazım. Bana göre iş yönetmek daha kolay. İşin yüzde 50’si insanların psikolojisini yönetmektir. Bizde son sözü Hacı Bey söyler ama olaki ihtiyacı olduğunda istişareyi Şükrü Bey ve benimle yapar. Yönetimlerimizde işler oybirliğiyle gider, ikna ederiz, olmazsa çoğunluğun dediği olur. Bu terbiye babadan... Ortaklık hukukuna çok riayet ederiz. Bu da bizim tadımızı bozmuyor.
Çocuklara şimdiye kadar iş verebildik ama bundan sonra bazı şartlar koyuyoruz. Bir defa öncelik haklarımız var ama vasıfları ile ilgili bir problem varsa orada zorlama yok. Mümkün mertebe gelinlerimize, eniştelerimize görev vermiyoruz. Aile içinde eşlere, gelinlere ve kızlara eğitim başlattık.


Büyük mağazacılık için alışveriş merkezleri yapıyor
Gayrimenkul yok mu. Herkes kule yapıyor... Sizin yok...
Kulemizi Kayseri’ye diktik. İstanbul’da binalarımız var ama asıl inkişaf merkezimiz Kayseri.. Orada güzel bir yönetim merkezi yaptık. Bazı gayrimenkul yatırımlarımız var. Perakende sektörüne yönelik 4 - 5 markanın, büyük mağazacılık yapabileceği alışveriş merkezleri yapıyoruz. 40 bin metrekare kapalı alanlı. Bursa’da benzer bir çalışmamız başladı. Mobilya perakendeciliği konusunda mağaza çalışması yapıyoruz. İstanbul Akfırat’ta büyük bir lojistik merkezi yapıyoruz. Esenler’de birini tamamladık. Konutla ilgilenmiyoruz.
Enerji işi yok mu?
Enerjiye girmeyi düşünüyoruz. Hem üretim hem de dağıtım tarafına bakıyoruz. Kayseri dışındaki yerlere bakıyoruz. Üretim tarafında da gerek hidrolik ve termik santrallar konusunda niyetimiz var. Lisans başvurusu yapmadık ama mevcutlarla ortaklık veya lisans devralmak yoluna gideceğiz. Ciddi yatırım planımız var ama temel işimiz değil. Kaynağımız da var. Bu nedenle girmek istiyoruz.
Bir de telekom sektörüne yan sanayi hizmeti vermeyi düşünüyoruz. 
Finansta hisse sattınız, ama bir yandan da sermaye artırıyorsunuz...
Şirketi büyütmek istiyoruz ama payımızı büyütmüyoruz. Finanstan Boydak olarak tamamen çıkmak diye bir düşüncemiz yok.
Anadolu’da işler iyi gitmiyor dedi TOBB Başkanı..
Ekonomide bir daralma var. Ama bunlar aşılabilir. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun dikkat çekmek istediği, öncelik ekonomi olmalı, diyor. Birbirimize ön yargımız olmasın diyor. Daha seçim bir sene oldu. Tekrar seçim gündeme gelmesi iyi bir şey değil. Birbirimize daha yakın davranmak suretiyle olur. Muhalefetin de iktidarın da dış seslere kulak vermesi gerekir. Kurumsal birliktelik içinde bizi yönetmeliler.


‘Güneydoğu’da devletin kartını açmasını bekliyoruz’
Sosyal sorumluluk alanında neler yapıyorsunuz?
Hayır işlerinde sınır tanımıyoruz. Güneydoğu ve Doğu’ya okullar yaptırdık. Cizre’de bir özel okul yaptırdık. Erzurum’da Anadolu lisesi yaptırdık. Kayseri’de sayısı onlarca diyebileceğimiz okul, sağlık ocağı, hastanelere ilave tesisler yaptık. Üniversitelere, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme’ye katkılarımız oldu. AÇEV, Terakki Eğitim Vakfı gibi kurumlara desteklerimiz var. Milli Eğitim Bakanlığı ağırlık olmak üzere gelecek taleplere elbette açığız.
Kayseri’nin yardıma muhtaç bölgeleri için çok çalışma yapıyoruz. İşadamlarımızın kurma gayretinde olduğu Melikşah Üniversitesi’nin mütevelli heyetinde Memduh Bey var. Binalarına katkı sağlayacağız.
Spor kulüpleri ve eğitim kurumlarının her noktasında bir iz bırakmışızdır. Özellikle yatılı bölge okullarına çok destek veriyoruz. Boydak Eğitim Kültür Vakfı’nı kurduk. Çalışanlarımızın çocuklarına eğitim vermeye çalışıyoruz.
Güneydoğu’ya yatırım düşünmüyor musunuz? Burada ciddi iş sorunu var...
İş vermek bizim için çok basit. Devletin kartlarını ortaya koymasını bekliyoruz. Buranın özel bir şekilde değerlendirilmesi lazım. Teşvik bölgeleri anlamında söylemiyorum. Pay alamıyor yatırımlardan, özeleştiri yapmak gerekir. Sorunları bertaraf etmenin yolu iş ve aş sağlamak. Devletin orada her türlü kurum ve kuruluşuyla olması gerekir.
Bu bölgede devlet de yatırımcı olmalı. Kartlar açılınca kararımızı veririz. 22 vilayetinde çalışıyoruz bölgenin. 1000’den fazla insana iş veriyoruz. Devlet özel sektörle işbirliğine gidebilir. Türkiye 1 trilyon dolarlık ekonomi oluyor. O bölgeye harcanacak kaynaklar, makul davranılırsa bir şey değil.


Rakamlarla Boydak grubu
- 10 sektörde faaliyet gösteriyor
-  İş hacminin yüzde 45’i mobilyadan, yüzde 22’si kablodan
-  En büyük 500 şirket içinde 6 şirketi var.
-  2007’yi 3.2 milyar YTL ciroyla kapattı
-  2008’de hedefi 4 milyar YTL
-  İhracatı 300 milyon dolar
-  110 ülkeye ihracatı var. 
-  Dünyada yaklaşık 5 bin, Türkiye’de 2.200 satış noktasına ulaşıyor
-   9’u Kayseri’de 11 fabrikası var
-  İstihdam 12 bin kişi
-  Grupta toplam 29 şirket var.


Boydak’ın gündemi
-  Kablo sektöründe yeni yatırım yapacak
-  Mobilyada ihracata yüklenmeyi planlıyor
-  Yakın coğrafyada mağaza sayısını artıracak
-  5 bin metrekarelik büyük mağazlar açıyor, sayı bu yıl 35’e ulaşacak
-  Bilişimde ABD’li bir firma ile ortaklığa imza atıyor
-  Üretim yatırımı için Çin, Rusya, Ukrayna, Hindistan’a bakıyor
-  Türkiye Finans’ta büyük sermaye artırımı olacak
-  Kendi iş koluna yakın alanlarda şirket satın alacak
-  Hidrolik ve termik santral yatırımı yapacak
-  Enerji dağıtım bölgeleri ile ilgili

Sıkışan inşaatçılar demir, boya karşılığı ev satıyor

Ahmet Destici

Piyasalardaki durgunluğun etkisiyle satışları azalan inşaatçılar, projelerini tamamlamak için arayış içinde. Kullanılan yöntemlerden biri de takas şirketleri aracılığıyla boya, demir, mobilya karşılığında konut satışı yapmak

Gayrimenkul piyasasında yaşanan durgunluk sebebiyle projelerini tamamlamakta zorlanan inşaat firmalarının, ellerindeki konutların bir bölümünü barter (takas) şirketlerine malzeme karşılığında sattığı ortaya çıktı. İnşaatçılar takas havuzuna devredilen konutların değeri kadar boya, demir, çimento gibi inşaat malzemesi alıp projenin kalan kısmını bitirmeye çalışıyor.
Dünya Barter Birliği IRTA verilerine göre Türkiye’deki barter işlem hacminin yüzde 75’ini kontrol eden Türk Barter şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı Sırrı Şimşek, son dönemde ayda ortalama 150 konutun havuza girdiğini söyledi. 

‘2500 konutu buluruz’

Aldıkları konut sayısının yıl sonunda 2 bin 500’e çıkmasını beklediklerini belirten Şimşek, “İnşaat şirketleri çok zam gören inşaat malzemesinin alımında büyük sıkıntı yaşıyor. Burada devreye barter şirketi giriyor. Bize gelip ellerindeki konutun bir kısımı boya, demir, dekorasyon malzemesi gibi mallarla değiştirip projelerinin kalan kısmına devem ediyorlar. Biz havuzdaki konutları yine takas usulüyle karşılığını verenlere devrediyoruz” dedi.

Emlak devleri de takasta

Şimşek, Türkiye’de marka olmuş ünlü inşaat şirketlerinin bile son aylarda çareyi takas yönteminde aradıklarını belirterek, “Yılın başından bu yana inşaatçıların başvuruları çok arttı. Aralarında birçok ünlü marka da var. Konutları nakit parayla almamızı önerenler de oluyor. Ama biz takas yöntemiyle aldığmız konutları yine takasla başkasına veriyoruz” dedi.
Türkiye’de barter pazarının 500 milyon YTL olduğunu kendilerinin 300 milyon YTL’nin üzerinde işlem hacmine sahip olduğuna işaret eden Sırrı Şimşek, bu hacim içinde yüzde 37 ile inşaat sekötürün birinci sırada olduğunu söyledi.
Şimşek “Bankalar konutlara el koyuyor. Ama tamamlanmamış projeyi ne yapacak? İnşaatçının ise her şeyi gitmiş. Piyasa bu duruma gelmeden biz devreye giriyoruz. Projenin belli bir kısımı hem alıyor hem de pazarlıyoruz. Banka da inşaatçı da rahat ediyor” diye konuştu.

Takas havuzunda neler var, neler...
Hindi ürünleri fabrikası, Silivri’de 4 büyük villa, peynir fabrikası, lüks yatlar, ayakkabı fabrikasının aralarında bulunduğu birçok işletme takasla satılık. Bunun yanında Haluk Levent, Ayhan Aşan, Davut Güloğlu, Şafak Karaman gibi ünlüler de takas havuzunda yer alıyor. Daha önce baksetbolcu Harun Erdenay ve Orhun Ene konut karşılığında transfer olmuşlardı. Aynı şekilde İTÜ Basketbol Takımı’nın sponsorluğunu üstlenen Aras Kargo bu işlemi takasla gerçekleştirdi. Galatasaray‘ın basketbol, voleybol ve kürek takımlarının bazı transferleri ve sponsorlukları da takasla yapıldı.
Bugüne kadar takasla iş yapanlara bakıldığında şu firmaların isimleri öne çıkıyor. Aras Kargo, Türkiye genelinde reklam kampanyaları yaptı; Aytaç, borçlarını ödedi ve  reklam kampanyası yaptı; Dürri Burun, süt fabrikası aldı; YKM, genel giderlerini karşıladı, Kalekim, reklam ve genel giderlerini karşıladı; Gürsoy Yatçılık, Golden Bird Kuşadası tesislerini inşa etti; Koncam, borçlarını ödedi; Deltapen, PVC fabrikası inşa etti.

 

 

 

 

 

 

 
 
  Bugün 5 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol