N.EMRAH KILINCDEMIR ESOGU
  Şubat 2008 Deki Arşiv Haberler
 

Hong-Kong'lu ADM, STFA'ya ortak oldu

2000'li yıllarda zora girmesinin ardından bankalara olan borcunu geçen yıl sonu itibariyle kapatan STFA'nın yüzde 21'ini özel sermaye fonu ADM aldı. STFA şimdi enerji ve inşaatta büyümeyi planlıyor
Songül Hatısaru

Dünyada yaşanan kriz nedeniyle, "Yabancı yatırımcı gelir mi?" korkusunun yaşandığı bir ortamda Migros'tan sonra bir yabancı yatırımcı da STFA'ya geldi. Hong Kong merkezli özel sermaye yatırım fonu şirketi Asian Debt Management (ADM), STFA Holding'e ortak oldu. Türkiye'de daha önce Işıklar Ambalaj ve Penguen Gıda'ya ortak olan ADM, STFA'nın yüzde 21'ini aldı. ADM, yüzde 21 hisse için STFA'ya 65 milyon dolar ödeyecek.
STFA'nın yabancı evliliğine, TSKB ve Global Menkul'ün eski direktörlerinden Mehmet Sağıroğlu'nun Genel Müdürlüğünü yaptığı Fideltus Capital aracılık etti.
Sağıroğlu, ADM'nin 5 milyar dolar civarında bir fon yönettiğini ve Türkiye'ye ilgisinin yüksek olduğunu söyledi. STFA'nın 2 yıl içinde gerçekleşecek bir halka arza da hazırlandığını söyleyen Sağıroğlu, "Görünen o ki dünyada kredi daralması yaşansa da özel sermaye fonlarının yatırımları devam edecek. ADM zora giren şirketlere yatırım yapıp büyütmesiyle tanınan bir girişim şirketi" dedi.

200 milyon dolar borç ödedi

Geçen aralık ayı itibariyle bankalara olan borçlarının tamamını ödediklerini söyleyen STFA İcra Kurulu Başkanı İlker Keremoğlu şu bilgileri verdi:
"2000 yılından bugüne kadar şirkette hem yönetim hem de operasyonel anlamda yeniden yapılanmaya gittik, bazı işlerimizi bıraktık, bazı şirketlerimizi sattık. Bugün itibariyle ne kamuya borcumuz, ne de bankalara borcumuz kaldı. Normal ticari faaliyetlerimize döndük. 2000'de 200 milyon dolar borcumuz vardı. Geçen yıl itibariyle borç 50 milyon doların altına indi. 31 Aralık 2007 itibariyle de vadesi geçmiş tek kuruş borcumuz kalmadı. O dönemde 3 yıl içinde toparlanmayı hedeflemişken 2001 krizi patlak verdi."

Enerji ve inşaatta büyüyecek

Son yıllarda dünyada ve özellikle Libya, Suudi Arabistan, Dubai gibi ülkelerde inşaat sektöründe büyük bir yatırım dalgası yaşandığını hatırlatan Keremoğlu, yabancı evliliğinin yaratacağı sinerjiyle enerji sektörüne ve Körfez ülkelerinde inşaat projelerine odaklanacaklarını söyledi. Bu büyümenin finansmanı içinde sermaye yapısını güçlendirmek istediklerini anlatan Keremoğlu, "Yabancı ortaktan gelecek naktin tamamını şirketlerimizin sermayelerine katacağız. Ortaklığı sermaye artırımı yoluyla gerçekleştiriyoruz" dedi.
2008'e büyümeye odaklı bir yapıyla girdiklerini belirten Keremoğlu şöyle devam etti:
"Toplu yemek, güvenlik - temizlik, inşaat, inşaat ve kazı makineleri sektörlerinde faaliyet gösteriyoruz. Ortaklarımızla birlikte 11 şehrin doğalgaz dağıtımını yapıyoruz. Enerji işinde yeni ortaklıklarda gündeme gelebilir. İlave özkaynak ve yeni ortaklıklarla özellikle enerji ve inşaat sektöründe açılımlar düşünüyoruz. Elektrik dağıtım ihalelerine de gireceğiz. STFA gibi 70 yıllık köklü bir kuruluşu halka da açmak istiyoruz. ADM'nin, yönetim kurulunda da bir temsilcisi olacak. Bunu kurumsallaşma ve borsaya hazırlık açısından biz de istedik."


15 bin kişi çalışıyor

Türk inşaat sektörünün en köklü şirketlerinden STFA'da yaklaşık 15 bin kişi çalışıyor. 2000'li yıllarda zora giren şirketin bankalara 200 milyon dolar borcu birikti. STFA'ya geçen Efes Pilsen İçecek Grubu Başkanı İlker Keremoğlu, holdingde yeniden yapılanmaya girişti. Başta Vakıfbank ve İş Bankası olmak üzere bankalara olan borçların önemli bir bölümü gayrimenkul, tersane tesisleri, mermer fabrikası, cıvata fabrikası gibi bazı iştirakler ve gemiler satılarak kapatıldı.
Keremoğlu, holdingde küçülme operasyonunu başlatarak 43 olan şirket sayısını 14'e indirdi. Başarılı bir küçülme operasyonuna imza atan Keremoğlu, geçen yıl itibariyle borcu 50 milyon doların altına indirdikten sonra yabancı ortaklık görüşmelerini başlattı. ADM ile el sıkışan STFA, yabancı evlilik anlaşması için geçen hafta Rekabet Kurulu'na başvurdu.

 


Boyada uluslararası ortaklık, Körfez'de üretim için yatırım

EKONOMİ KONUŞMALARI / İBRAHİM EKİNCİ

Türkiye'nin en köklü sanayi gruplarından Yaşar Holding'de patron koltuğunda kurucu Selçuk Yaşar'ın kızı Feyhan Yaşar Kalpaklıoğlu oturuyor. Selçuk Yaşar'ın diğer kızı İdil Yiğitbaşı Yönetim Kurulu Başkan Vekili olarak görev yapıyor. Duayen sanayici Selçuk Yaşar'ın, 2004 yılında işleri çocuklarına devrederek 'onursal başkanlık' koltuğuna çekilmesinin üzerinden yaklaşık dört yıl geçti. Genç yönetim, işleri geliştirdi. Gündemlerinde yeni açılımlar, yeni projeler var.
Bunlardan ön önemli üçü şöyle: Boyada uluslararası bir ortaklık için görüşmeler yapıyorlar. Grubun boya firması DYO'ya global bir boya firmasının eşit payla ortaklığı için müzakereler sürüyor.
İkinci önemli proje grubun yüksek bir pazar payına sahip olduğu Körfez ülkelerinden birinde üretim amaçlı yatırım. Bu da büyük olasılıkla yerel bir ortak veya ortaklar grubu ile gerçekleştirilecek.
Diğer bir proje gayrimenkulle ilgili. Bornova'da gruba ait bazı üretim tesislerinin bulunduğu 200 dönümlük arazi üzerinde ticari nitelikli bir gayrimenkul projesi geliştiriliyor. Bununla ilgili duyurular yapılmış. Yaşar Grubu gayrimenkulu yeni bir iş kolu olarak düşünmüyor. Proje şimdilik sadece bu arsanın değerlendirilmesi ile sınırlı. Bunun için konuya hakim bir gayrimenkul şirketi aranıyor.
Belki bir proje değil ama grup için önemli bir başka gündem Yaşarbank için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) dava açılması... Feyhan Yaşar Kalpaklıoğlu, "Bu bizim itibar davamız" diyor. AİHM davayı kabul etmiş.
Feyhan Yaşar Kalpaklıoğlu ile Yaşar Grubu'nu konuştuk.

İnternet sitenizde grubun gerçekleştirdiği 'ilk'ler sıralanmış. Birçok ilk var orada. Peki yeni bir ilk var mı gündemde?
Sanayinin geliştiği dönemlerde ilkleri yapmak özel ve önemliydi. Türkiye'nin geldiği bu noktada Yaşar Topluluğu da farklı bir noktaya geldi. Global rekabetin arttığı bir dönemde ilkleri yapmak yenilik ve inovasyon oluyor artık. Belki ilk değil ama sürekli yenilikçilik önemli artık. Biz mesela en son organik sütü piyasaya verdik. Prebiyotik sütleri...
Onun dışında gıdada Türk tüketicisinin sağlıkla, güvenle yiyebileceği birçok ürünü arka arkaya piyasaya vererek birtakım ilkleri sürdürüyoruz. Balık ürünlerinde donuk ürünlerde... Bu konularda hep piyasada öncü olduk. Nanoteknolojinin Türkiye'ye tanıtımında DYO'nun üstlendiği rol önemli. Yüksek teknolojili bir ürünü Türk tüketicisine ve dünya tüketicisine sunduk. Nanonun dünyada da patentini aldık.
Bunun dışında tabi ki fırsatlar çıktıkça ülkemizin üretken ve sanayici bir grubu olma özelliğimizi sürdüreceğiz. Misyonumuzun başına sanayi kökenli olmak, üretken olmak, katma değer ve istihdam yaratmak var. Vergi konusunda duyarlıyız ve hep ülke ekonomisine yararlı bir topluluk olmak isteriz.

2006'da birçok şirket yabancılara satıldı. Sizin bazı teklifler aldığınız da konuşulmuştu... Geldi mi böyle somut, ciddi teklifler?
Bizim politikamız çok netti ve bunun çok sık da söylediğimiz için pek gelmedi. Gıdada halka açığız. Gıdada biz yabancı ortaklık düşünmediğimizi birçok kez söyledik. Çünkü marka ve know hov gücümüz böyle bir ortaklık gerektirmiyor. Ama başka yeni iş kollarında yerli ve yabancı ortaklıklara açığız. Ama mevcut işlerimizde böyle bir arayış içinde olmadığımnızı deklare ettik. Yeni iş kollarına girmek söz konusu olduğunda olabilir.
Boya grubunda bir dünya şirketi ile işbirliği için görüşmelerimiz devam ediyor. Büyük bir şirket. İsim açıklayamıyoruz şimdilik. Halka açık çünkü o şirketimiz. Boya, inşaat boyaları, metal boyaları konusunda birlikte çalışmak istiyoruz.
Dünyada da bir ekonomik daralma ve fonlarda bir durgunluk olduğu için 2008 senesi bu konuda biraz zor geçebilir. Belki bu süreç daha yavaş gidebilir.

Nasıl bir ortaklık düşünüyorsunuz? Oranlar kaç olacak?
Yüzde 50-50, eşit ortaklık planlıyoruz. Ortağın doğru seçimi önemli. Kurumsal kültürlerin uyuşması lazım.

2007'yi nasıl kapattınız?
İyi kapattık. Net 1.8 milyar YTL ciroyla kapattık. Büyüme yüzde 22 civarı oldu. Gıdada daha fazla büyüme gerçekleşti. İyi bir yıl geçirdik. Gıdada büyümemiz yüzde 26 oldu. 500 milyon dolara yakın dış ticaretimiz oldu. Bunun 350 milyon doları ithalattır, 150 milyon doları ihracat. Yem ve plastik hammadde ithalatımız var. Boya hammaddeleri konusunda.

2008 yılında yeni yatırımlar var mı? Yılı nasıl kapatmayı umuyorsunuz?
50 milyon dolarlık bir yeni yatırım yapacağız. 2008 için yüzde 17 büyüme koyduk. Kayıtdışından kaçış var. Tüketici bilinçleniyor. Kayıtlı bir şirketiz ve bu durum bizim büyümemize yansıyacak. Fakat karlar düşüyor. Biz de operasyonel verimlilik üzerinde çalışıyoruz. Bu konu, önümüzdeki beş yıl sürekli gündemimizde olacak. Yenileme yatırımları yapacağız. Peynirde, sütte, ambalaj makinelerinde. Yeni bir besi çiftliği projemiz var, Manisa - Beydere'de araziyi kiraladık. Boyada yatırımlarımız olacak. 2008 yılını yüzde 17 büyümeyle ve 2.1 milyar YTL ciroyla kapatmayı planlıyoruz. Su işinde elimizde üç kaynak (Hendek, Madran ve Isparta) var. Yeni hatlar olacak. Suda ikinci sıradayız.

Grup gelirlerinin sektörlere dağılımı nasıl?
Yüzde 65 gıdadır. Yüzde 25 boya. Kalan yüzde 10 diğer iş kollarının payıdır.

Yeni bir sektöre girme planı var. Grup mevcut iş kollarının dışına çıkmayı planlıyor mu?
Hayır, yeni iş alanlarına girmeyeceğiz. Gıdada büyüyeceğiz. Boyada bir uluslararası firma ile birlikte büyüyeceğiz. Boyada farklı, yüksek teknolojili ürünlerde büyümek istiyoruz. İnşaat ve dekoratik boyalar dediğimiz grupta.

Birçok grup şu sıralar enerji üzerinde duruyor.
Enerji işini düşünmüyoruz. Biz sanayide odaklanmak istiyoruz. Bir kojenerasyon tesisimiz var. Kendi ihtiyacımız için kurduk.

Peki gayrimenkul işi de son yıllarda çok ilgi çekti. Siz düşünmediniz mi?
Hayır. Öyle bir iş kolu haline getirme planımız yok. Sadece Bornova'da 200 dönümlük bir arazimiz var. Orada ticari gayrimenkul projesi üzerinde çalışıyoruz. Konuyu bilen bir yatırımcı ile planlamak istiyoruz. Şu anda tanıtım noktasındayız. Duyurusunu yaptık, projeyi açtığımızı duyurduk. Daha çok yeni. Önümüzdeki dönemde değerlendirmeleri olacak.

Sizin dışarIda da birkaç şirketiniz var. Almanya'da ve Rusya'da...
Almanya'daki şirketimiz Pınar markalı ürünler üretiyor ve dağıtıyor. Peynir ağırlıklı. Beş yıldır oradayız. Sucuk, sosis gibi ürünler de var. Daha çok etnik pazara hitap ediyor. Körfez'de de böyle bir yatırım düşünüyoruz. Fiyat rekabeti var çünkü. Bizde hayvancılık geri, yem fiyatları yüksek. Küçük çiftlik tipi üretim verimsiz. Süt ve et fiyatlarımız rekabetçi değil. Bölgeye Hindistan'dan Brezilya'dan ürün geliyor.
Bölgede üretim yapmak istiyoruz. Bahreyn veya Dubai olabilir. Oralara gitmek istiyoruz ama önce pazarda önemli bir büyüklük yakalamamız gerekiyor, projemiz var. Labne peynirde bölgede lideriz. Bölgede peynir tüketimi yüksek. Danimarkalı, Fransız önemli rakiplerimiz var. Katar çok yüksek kişi başına milli geliri olan bir ülke. Yeni bir Dubai doğuyor. Katar'dan çok etkilendim.
Bölgeye ihracat karlı olmaya devam ettiği sürece ihracatı seçtik ama artık süt fiyatları, kurlar bizi orada yatırıma zorluyor. Romanya, Mısır ve Rusya'da boya ile ilgili şirketlerimiz var. Gıda işinde Mısır'da faaliyetimiz var.

Körfez'deki yatırımı ortaklı mı olacak?
Evet, ortak arayışımız var. İki seçenek üzerinde duruyoruz. Bu konuda ilerleme sağladık. Orada önemli bayilerimiz var. İşbirliği içinde yapabiliriz.

Yeni ürünler var mı? Hindi nasıl gidiyor, kaz konusunu niye hiç düşünmediniz?
Hindi çok önemli bir ürün. Tüketicinin benimsemesi zaman alıyor. Belki daha fazla tanıtım gerekiyor. Büyük bir mutfak kültürümüz var. Et olarak satmak sanayicilik değil. Kaz konusunda bir araştırma yaptırabiliriz. Belki denemek lazım.

İstihdam kaç kişidir?
10 bin kişi çalışıyor grupta. Taşeronlarla birlikte sayı daha fazladır. Sezonluk değişimler oluyor. Mesela su işinde tüketimin zirve yaptığı dönemler oluyor. O zaman istihdam artıyor. Bizde ortalama kıdem 15 - 16 yıldır. DYO ve Pınar'da uzundur. İşyerlerimizde hep sendika oldu. Zaman zaman kavga da ettik ama hep uzlaştık sonunda. Uzlaşmadan daha büyük bir değer çıkacağını anladık. Çözümsüzlük strateji değil. Bunu sendikalar da işverenler de anlamış durumda.

Körfez'e ihracat konusunda maliyetlerden söz ettiniz... Birçok şirket aynı nedenle Çin'e gidiyor. Siz düşünmüyor musunuz?
Çin planlarımızda yok. Rakiplerimizin böyle yatırımları var. Hindistan'da süt işleri var. Çin çok hızlı gelişiyor ama tüketimleri çok düşük. ABD tüketim üstüne Çin tasarruf yapıyor.

Kaç şirket var grupta?
Sürekli değişiyor. Son dönemde işleri biraz yalınlaştırmaya, yakın iş kollarındaki şirketleri birleştirmeye, daha sade bilançolar elde etmeye çalışıyoruz. Verimlilik önemli. İddialı olmadığımız konuları sattık. Eskiden şirket sayısı övünme konusuydu. Şu anda 29 şirketimiz var. Bunların çoğu gıdadadır.

Yabancı ortaklık fazla yok grupta..
Bira işinde vardı, o işten çıktık biliyorsunuz. Şimdi otomotiv boyalarında BASF grubu ile ortaklığımız var.

Yaşarbank için AİHM'ye gittik, bizimki itibar davası

2001 krizinde Türkiye'de birçok banka, kasaları sahipleri tarafından boşaltıldığı için batık hale geldi. 20'den fazla bankaya TMSF el koydu. Sadece bir-iki bankada durum farklıydı. Bunlardan birisi de Yaşarbank'tı. Yaşar Grubu'na satıldıktan sonra ismi Yaşarbank olan eski Tütünbank'a, sahibi olan grup kasasını boşalttığı için değil, kriz şartlarında finansal durumu zora girdiği için el konuldu. Yaşar Grubu, kaynak bularak TMSF'ye bütün borçlarını kapattı. Ancak bu arada banka da elinden gitmiş oldu.
Grubun patronu Feyhan Kalpaklıoğlu'nun konuyu değerlendirmesinden ortaya şu çıkıyor: TMSF'ye ödenen kaynaklardan belki çok daha azı, o kriz günlerinde bankaya konulabilseydi, hem banka mali durumunu toparlayacak hem de grup bankasını kaybetmeyecekti. Banka elinden gittiği gibi bir de banka boşaltanlarla benzer bir muamele görmenin inciticiliği kaldı. Kalpaklıoğlu işte bunu ifade etmek için bir 'itibar davamız var' diyor. Yaşarbank'la ilgili soruya şöyle karşılık verdi:
"Banka konusu içimize sinmedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gittik. İtibarımız açısından bunu gerekli gördük. Dava kabul edildi. İş ortaklarımız ve müşterilerimiz açısından gerekli gördük. Bugün de dünyada bankacılık krizi var. Çözümlerin ne olduğu biliniyor. Bizde mülkiyete el koyma oldu. Rehabilite edilebilecek bir bankaydı. Biz grup olarak ciddi kaynaklar koyduk. Ama sorunu biz tek başımıza çözemezdik çünkü sorun sistemle ilgiliydi. Kanunlar geç çıktı. Neticede hukuki haklarımızı istiyoruz. Danıştay'a gitmiştik, iç hukuk yolları tükendiği için AİHM'ye gittik. Hedefimiz başka şey değil, itibar davası. İtibarın değeri para ile ölçülemez."

Babam 83 yaşında çalışıyor, çünkü çalışmak onun hobisi

Selçuk Bey gelip gidiyor mu işe?
Geliyor. Sağlıklı olunca çalışmak çok önemli bir şey. Çalışınca o enerji devam ediyor. Bir de o jenerasyonun başka hobileri yok, işi hobi haline getirmiş. Dolayısıyla işte dinleniyor. Balık çiftliğine gider oksijen, temiz hava. O aynı zamanda işi, hobisi. Uzun süreler iş hayatında kalınabilir eğer kişi sevdiği bir işi yapıyorsa... Sevmiyorsanız emeklilik ondan kaçış oluyor.
Yaşlılıkta daha az sorumluluk alarak daha farklı konularda üretkenlik olabiliyor. Bir de 'Mesajlar' yazıyor. Geçmişi değerlendiriyor. İlle de başarı şart da değil, üretkenlik, yaratıcılık varsa, peşinizden bazı insanları da sürükleyebiliyorsanız, liderseniz motivasyon oluyor.
Hâlâ yapmak istediğiniz şeylerin olması çok önemli, güzel bir şey. Babam 83 yaşında, sağlıklı. Ciddi bir problemi yok. Mühim hiçbir sağlık problemi yok. Sigara günde bir iki tane hep içti... İçki yok, gençlikte ülser olmuş, o yüzden içemez.

Yaşar Grubu'nun rakamları

  • 2007'yi 1.8 milyar YTL ciro ile kapattı
  • 2007 yılı büyüme oranı yüzde 22
  • Dış ticareti 500 milyon dolar
  • Grupta 29 şirket bulunuyor
  • İstihdam 10 bin kişi
  • 2008 ciro hedefi 2.1 milyar YTL
  • Yeni projeler:
  • - Boyada yabancı ortaklık
  • - Körfez'de gıda yatırımı
  • - Büyük bir gayrimenkul projesi
  • - Su üretiminde yeni hatların açılması


  • Grubun faaliyet gösterdiği sektörler

  • Gıda ve içecek
  • Boya
  • Kağıt
  • Tic aret ve hizmetler
  • Turizm
  • Enerji
  • Bilgi işlem
  • Dış ticaret

  • Sektörlerin grubun iş hacmi payı
    Gıda yüzde 65
    Boya yüzde 25
    Diğer yüzde 10
     

    Sadece üretmiyor, tasarım da yapıyoruz

    Bursa'da Piemonte Torino Tasarım Sergisi'nin açılışında konuşan Ali Pandır, "Otomobil üretiminde dünya kalitesini yakaladık. Sadece üretmiyor, ayrıca tasarlıyoruz da" dedi
    BURSA AA

    Tofaş Türk Otomobil Fabrikaları CEO'su Ali Pandır, Bursa'nın, Fiat'ın, dünyanın en önemli üretim merkezi olma yolunda ilerlediğini söyledi. Pandır, "Bu yolda atılan ilk adım olan Doblo ve Albea modellerini Linea ve Mini Cargo ürünleri takip ediyor. Otomobil üretiminde dünya standardında kaliteyi yakaladığımızı kanıtladık. Artık sadece üretmiyor ayrıca tasarlıyoruz da" dedi.
    Pandır, "Sadece Fiat değil, Peugeot ve Citroen gibi Fiat Grubu'nun dışındaki markalara da üretim yapabilecek yeterliliğe sahip kalite araştırmalarında Avrupa müşterilerinden en yüksek değerlendirmeler alan üretim tesisi olmaktan gurur duyuyoruz" diye konuştu.

    Tasarım sergisi açıldı

    Tofaş Bursa Anadolu Arabaları Müzesi'nin yanındaki restore edilen hamamda izlenime sunulan Piemonte Torino Tasarım Sergisi'nin açılışında konuşan Pandır, Anadolu topraklarının tarihin beşiği olduğunu, Bursa'nın da bu toprakların en değerli kısmında edindiği yerle, özellikle taşıt tarihinde önemli adımların atıldığı en önemli bölgelerden birisi olduğunu anlattı.
    Pandır, bir ahşap tekerlekten başlayarak bugünkü yüksek teknolojili araçlara varana kadar ciddi gelişim gösterildiğini ve bu gelişim sürecinin de bu kıymetli müzede hayat bulduğunu ifade etti.
    Pandır, Tofaş tarafından kurulan bu müzenin, milattan önceden günümüze kadar araç tasarımlarını gün ışığına çıkardığını, Bursa, Türkiye ve dünyanın farklı yerlerinden gelen misafirlerine bu tarihi yolculuğu yapma keyfini yaşattığını dile getirdi.

    40. yılını kutluyor

    Tofaş'ın bu yıl kuruluşunun 40. yılını kutladığını anımsatan Pandır şöyle konuştu:
    "40 yıllık tarihimiz boyunca Türk otomotiv sanayinde, pek çok önemli ilki gerçekleştirdik. Geçmişimizden aldığımız birikimleri geleceğe yansıtmayı, kurumsal geleneğimizin vazgeçilmez bir parçası olarak benimsedik. 5 yılı aşkın süredir hizmet veren bu müzeye her gelişimde büyük bir mutluluk ve gurur duyuyorum. Hizmete açıldığı 2002 yılından beri, müzeye 184 bin 23 ziyaretçi geldi ve bu müzeye ismini veren kurumun yöneticisi olarak, burayı topluma, tarihe katkımız olarak korumak ve geliştirmek en büyük arzumuz."
    Pandır, müzenin hemen yanında restore edilen 1512 yılına ait tarihi Umurbey Hamamı'nın eşsiz bir uzmanlık gerektiren çalışmanın ürünü olduğunu ifade etti. Pandır, yaklaşık 1.5 yıl süren restorasyon çalışmalarıyla uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğu'na başkentlik yapmış olan Bursa'nın da köklü tarihi geçmişine yakışır bir esere kavuştuğunu anlattı.



    Delta, Ceyhan'a 100 milyon dolarlık yatırım yapacak


    Delta Petrol, Ceyhan'a yapacağı depolama ve liman yatırımları için IFC'den 45 milyon dolarlık kredi aldı
    EKONOMİ SERVİSİ

    Delta Petrol Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Habbab, Ceyhan bölgesine yaklaşık 100 milyon dolarlık yatırım yapacaklarını bildirdi.
    Habbab, Delta Petrol'ün, Dünya Bankası'nın finans kurumu olan Uluslararası Finans Kurumu'ndan (IFC) sağladığı 45 milyon dolarlık kredinin imza töreninde, Ceyhan bölgesinin enerji ve petrol ticareti konusunda dünyada stratejik bir önem kazandığını söyledi.
    Delta Petrol'ün 1982'den bu yana Ceyhan bölgesinde depolama konusunda faaliyet gösterdiğini hatırlatan Habbab, 100 milyon dolarlık yeni yatırımlar hakkında şu bilgileri verdi:

    'Ceyhan, Rotterdam olur'

    "Mevcut depolama tesislerinin kapasitesi kısa vadede 300 bin tondan 650 bin tona, uzun vadede ise 1 milyon tona ulaşacak. Ayrıca 65 bin tonluk gemilerin yüklenmesi ve boşaltılmasını sağlayacak, aynı anda 6 gemiye hizmet verebilecek 2 kilometre uzunluğunda bir liman inşaatına başlayacağız.
    Liman projesinin 2010'da bitirilmesi planlanıyor. 100 milyon dolarlık bütçenin yüzde 40-45'i kapasite artırımında, yüzde 50-55'i ise liman yatırımında kullanılacak."
    Depolama kapasitesinin artırılmasıyla bölgedeki akaryakıt ticaretinin daha da gelişeceğini ve stratejik stokları Ceyhan'da tutma imkânı doğacağını anlatan Habbab, "Biz Ceyhan'ın ikinci Rotterdam olacağına inanıyoruz. 2012-2015 yılına kadar bölgeden 250-300 milyon ton petrol geçeceğini düşünüyoruz. Bu anlamda Ceyhan bir merkez olacaktır" dedi.
    Habbab, halen Gürcistan'da 120 bin tonluk bir tesisleri olduğunu, Körfez ülkeleri, Ürdün ve Irak'ta da bulunmak istediklerini ancak henüz net bir karar almadıklarını kaydetti.
    IFC Güney Avrupa ve Orta Asya Direktörü Shahbaz Mavaddat ise Türkiye'de 40 yıldır şirketleri desteklediklerini, şirketlere uzun vadeli güvenilir bir ortak olduklarını, ülkedeki toplam portföylerinin 1.5 milyar dolara ulaştığını, IFC'nin en çok yatırım yaptığı beşinci ülkenin Türkiye olduğunu bildirdi.
    Delta Petrol Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mustafa Aşur da Gulf markasıyla 85 akaryakıt istasyonlarının bulunduğunu, pazar paylarının binde 7 olduğunu anlattı. Aşur, 4-5 yıl içinde 350 istasyona ulaşmayı hedeflediklerini, birleşme ve satın almaların olabileceğini bildirdi.



    Amip gibi çoğaldı, Fas'a gidiyor

    BİM Operasyon Komitesi Başkanı Galip Aykaç, "2007'de 281 mağaza açtık. Amip bölünme ile gerçekleşen bir büyüme bu" dedi. BİM, 2008'de ilk yurtdışı adımı Fas'a giderek atacak
    EKONOMİ SERVİSİ

    Birleşik Mağazalar A.Ş. (BİM) Operasyon Komitesi Başkanı Galip Aykaç, şirketin büyümesini durgun suya atılan taşa benzetti.
    Aykaç, "Suya atılan taş bölge müdürlüklerimizi temsil ediyor. Etrafında oluşan halka halka dalgalar da mağazalarımızı. Dalgaların merkezden uzaklaştığı alana yeniden bir taş atıyoruz. Yani bölge müdürlüğü kurarak büyüyoruz. Amip bölünmeyle gerçekleşen büyüme bu" dedi. BİM'in performans ve hedeflerinin açıklandığı toplantıda konuşan Aykaç, geçen yıl 281 mağaza açtıklarını, 2008'de ise geçen yıldan daha fazla mağaza açacaklarını söyledi.

    Fas'ta mağaza açılacak

    BİM Üst Yöneticisi Jos Simons da, bu yıl ilk yurtdışı mağazalarını Fas'ta açacaklarını bildirdi. Simons, BİM'in Türkiye'de yüksek indirim modeli uygulayan tek şirket ve kendi sektörlerinde en hızlı büyüyen şirketlerden biri olduğunu söyledi.
    BİM Operasyon Komitesi Üyesi ve Finansman Direktörü Haluk Dortluoğlu da geçen yılın ilk 9 ayında yüzde 35'lik büyüme elde ettiklerini belirterek, "Mağaza sayısı bakımından Türkiye perakende sektörünün bir numaralı firmasıyız. 1752 mağazaya ulaştık" dedi.
    BİM'in 2006'da 2.2 milyar YTL olan cirosunun, geçen yılın ilk 9 ayında 2 milyar 154 milyon YTL olduğunu ve 2007 Eylül sonu itibariyle net kârlarının da yüzde 33'lük artışla yaklaşık 76 milyon YTL olarak gerçekleştiğini kaydeden Dortluoğlu, "Yüzde 3.5 gibi net kâr marjıyla çalışıyoruz. Bunu artırmak gibi bir hedefimiz yok" dedi.

    'Zapsu ile ilgimiz yok'

    BİM Operasyon Komitesi Başkanı Galip Aykaç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yakınlığıyla bilinen Cüneyd Zapsu ile ailesinin BİM'le bir ilgisinin olmadığını belirtti.
    Aykaç, "Zapsu isminin BİM'le anılmasının bu toplantıyı yapmanızda etkisi var mı?" sorusu üzerine de, şunları kaydetti: "Bir alakası yok. Kaldı ki onlar da iyi insanlar, tanıdığımız bildiğimiz insanlar... Ama bilinmelidir ki onların da bu konuda (Zapsu ailesinin BİM'le ilgilerinin kalmadığı) beyanatları var. Zapsu ailesinin bugün BİM'le bir ilişkisi yok. Cüneyd Zapsu ve Aziz Zapsu'nun BİM'den ayrıldığı kayıtlarda var. Bizim şu anda onlarla bir ilgimiz yok."
     
     
      Bugün 11 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı!  
     
    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol